bir şarkının güftesini şiir olarak başında okumak... bu bir işe yarıyor olsa gerek, deneyelim:
o kızı nerde nasıl görsem
aklımı başımdan alır ağzı
saçları şıra köpüğü desem
kaşları bıçak izi kırmızı
yakut pulları mı desem
ne bu görkem
kanlı gözbebeklerindeki yazı
beni nasıl büyüledi bilmem
kirpikleri örümcek kırmızı
12 aralık 2000... yaşayanların asla unutamayacağı, yaşamayanların bültenlerin reklama girdiği anda aklından çıkardığı. şeytanın nöbet sahnesi. kızılay meydanında 500 kişi, 5000 öfkeli polis. "saldırın aslanlarım" nidalarıyla başlayıp, yüksel caddesi taraflarında barikatlarda sloganlarla karşılanmaya kadar tipik bir mordor zaferi olarak başlayan gün. yüksel'de durdurduk, sakarya'da durdurduk, barikatlara çarptı panzerler, hikmetin kafası yarıldı, benim üzerime duvar çöktü, kaş da yarılmış akıyor atkıma doğru kırmızı, akıyor bir kızıl demirden bir ünlem.
40-50 kişi varız yokuz, ama içeride ölüme yatmış bir o kadar yoldaş, onların anaları bir o kadar, izmir'den izleyip trene atlayan fırat bir o kadar, çankaya belediyesi camlarına çıkmış bağıran memurlar o kadar, dolu bira fıçılarını barikayta taşıyan sakaryalı bar emekçileri o kadar, bir iki tek anarşist bir o kadar. kırmızı, yaklaşıp sokulsam panzere sular elektrik kırmızı.
bir ara barikata kadar çekilmiştim, üzerime duvar yıkıldıktan sonra. ilk bakışta anlayamadım, sonra bir daha bakmam gerekti, bakınca kanlı gözbebeklerimdeki yazı kirpikleri örümcek kırmızı bir bacım savaşıyor yan tarafımda. saçları şıra köpüğü, yanları kazılı kırmızı, ortası dikilmiş spreyle boyanmış macenta kırmızı. çantasında kutu bira kapaklarından bir resmi geçit, çantası hikmetin kanıyla kavga ateşi kırmızı.
3 saat sürdü çatışma, sonlara doğru bir kez de bbp'den ateş açıldı üstümüze, savunması yangın yalazı, jilet yiyen kız yanıma geldi, ilk defa konuştuk, karar verdik dağıldık. sonumuz kuşkusuz cehennem, cehennemde görüşecektik, tanışmadık.
bir hafta sonrası kıyamet kırmızı, bir daha göremedim o kızı, halbuki o kızı nerde ne zaman görsem...
sonraları bir arkadaş söyledi adını, okuduğu okulu, eskişehirde bir yerleri kazanmış diye ekledi. çok gittim eskişehire, ankara eskişehir arası bozkır kırmızı.
birlikte bulacağımız belamızı,
belki de bulamayız.
ama artık kimseyle sevişemem
anladım sevişmek kırmızı.
o kızı nerde nasıl görsem
aklımı başımdan alır ağzı
saçları şıra köpüğü desem
kaşları bıçak izi kırmızı
yakut pulları mı desem
ne bu görkem
kanlı gözbebeklerindeki yazı
beni nasıl büyüledi bilmem
kirpikleri örümcek kırmızı
12 aralık 2000... yaşayanların asla unutamayacağı, yaşamayanların bültenlerin reklama girdiği anda aklından çıkardığı. şeytanın nöbet sahnesi. kızılay meydanında 500 kişi, 5000 öfkeli polis. "saldırın aslanlarım" nidalarıyla başlayıp, yüksel caddesi taraflarında barikatlarda sloganlarla karşılanmaya kadar tipik bir mordor zaferi olarak başlayan gün. yüksel'de durdurduk, sakarya'da durdurduk, barikatlara çarptı panzerler, hikmetin kafası yarıldı, benim üzerime duvar çöktü, kaş da yarılmış akıyor atkıma doğru kırmızı, akıyor bir kızıl demirden bir ünlem.
40-50 kişi varız yokuz, ama içeride ölüme yatmış bir o kadar yoldaş, onların anaları bir o kadar, izmir'den izleyip trene atlayan fırat bir o kadar, çankaya belediyesi camlarına çıkmış bağıran memurlar o kadar, dolu bira fıçılarını barikayta taşıyan sakaryalı bar emekçileri o kadar, bir iki tek anarşist bir o kadar. kırmızı, yaklaşıp sokulsam panzere sular elektrik kırmızı.
bir ara barikata kadar çekilmiştim, üzerime duvar yıkıldıktan sonra. ilk bakışta anlayamadım, sonra bir daha bakmam gerekti, bakınca kanlı gözbebeklerimdeki yazı kirpikleri örümcek kırmızı bir bacım savaşıyor yan tarafımda. saçları şıra köpüğü, yanları kazılı kırmızı, ortası dikilmiş spreyle boyanmış macenta kırmızı. çantasında kutu bira kapaklarından bir resmi geçit, çantası hikmetin kanıyla kavga ateşi kırmızı.
3 saat sürdü çatışma, sonlara doğru bir kez de bbp'den ateş açıldı üstümüze, savunması yangın yalazı, jilet yiyen kız yanıma geldi, ilk defa konuştuk, karar verdik dağıldık. sonumuz kuşkusuz cehennem, cehennemde görüşecektik, tanışmadık.
bir hafta sonrası kıyamet kırmızı, bir daha göremedim o kızı, halbuki o kızı nerde ne zaman görsem...
sonraları bir arkadaş söyledi adını, okuduğu okulu, eskişehirde bir yerleri kazanmış diye ekledi. çok gittim eskişehire, ankara eskişehir arası bozkır kırmızı.
birlikte bulacağımız belamızı,
belki de bulamayız.
ama artık kimseyle sevişemem
anladım sevişmek kırmızı.