bütün yüzyılın en acı yenilgisi. ispanya iç savaşı uluslararası dayanışmanın en görkemli gösterisi olarak başlamış, sol içindeki akımların bir daha asla yakınlaşamayacaklarını sağlayacak şekilde araya kan ırmakları girmesiyle bitmiştir. yenilgi için binlerce ayrı neden sayılabilir elbette, ama troçkist ve anarşistlere karşı yürütülen saldırganlık yenilginin nedeni olmasa bile tarihsel olarak çok büyük ve kötü bir miras bırakmıştır.
bugün hatırlananlar bu acılardır elbette. ama unutulmaması gereken bir diğer şey; belki çok iyi değil, fakat çok güzel savaştık, çok güzel yenildik.

ken loach'un land and freedom filminde derinleşerek bir kesitini sunduğu mücadele. bu filmi defalarca seyretmiş ve ağlamışımdır, her seferinde iki kere. ilki marş söyleyerek yürürlerken coşkudan, ikincisi mezarlıkta marş söylenirken. ispanya'ya dünyanın her yerinden 100 bini aşkın devrimci gitti savaşmaya. bir çoğu evlerine asla dönemedi, bu satırlar onların son veda yürüyüşlerini anlatır:
15 kasım 1938 günü, artık ispanya'yı terkeden uluslararası tugaylar (troçkist ve anarşistler ayrılmadı) hala direnen barcelona'da veda geçidi yaparken, pasionaria seslendi onlara:
"analar! kadınlar! yıllar geçip de savaşın yaraları sarıldığında; nefret dinip de yerini özgürlük, sevgi, huzur aldığında; bir gün tüm ispanya özgürlüğüne kavuştuğunda, bu zorlu ve kanlı günleri hatırlayıp çocuklarınıza anlatın, anlatın onlara uluslararası tugayları. bu insanların dağları denizleri aşarak, süngülerle kapatılmış sınırları geçerek, ülkemizin özgürlüğü için savaşmaya nasıl geldiklerini anlatın... onlar her şeyi geride bıraktılar, vatanlarını yaşamlarını, ailelerini, çocuklarını... geldiler ve "işte buradayız. sizin davanız, ispanya'nın davası bizim davamızdır, tüm ilerici insanlı8ğın davasıdır dediler" dediler. bugün geri dönüyorlar. ama binlercesi burada, ispanya toprağına gömülü kaldı. ispanya halkı, onları unutmamalı."
"uluslararası tugayların yoldaşları! siyasal nedenlerle, devletin menfaatleri öyle gerektirdiği için ve uğruna hayatını verdiğiniz davanın selameti içingeri gönderiliyorsunuz. aranızdan bazıları vatanlarına, evlerine dönecek, bazılarınızı ise belirsiz bir sürgün bekliyor. bizlerden gururla dolu ayrılabilirsiniz. tarih oldunuz, bir efsane oldunuz. demokrasi fikrinin evrenselliğinin ve dayanışmanın kahraman örnekleri oldunuz. sizleri unutmayacağız. barışın zeytin ağacı yeniden yeşerdiği ve zeytin dalları cumhuriyetin zafer tacının defne yapraklarına karıştığı zaman bizlere geri dönün."
ve uluslararası tugaylar şu veda türküsünü mırıldandılar:
"bırakın son saatlerimizde,
ispanyada yatan kardeşlerimize veda edelim artık.
bir ağıt değil bu söylediğimiz türkü,
gözyaşlarımızdan utanmayı çoktan bıraktık.
şimdi biz, bir başka dünyaya dönüyoruz.
ama gaziler değil, partizanlar olarak.
düşman neredeyse orda, kale düşene kadar sürecek savaş.
bayrağımız hep o bayrak!"
land and freedom'ı izlerseniz unutmayınız o dizeyi "gözyaşlarımızdan utanmayı çoktan bıraktık"...
ama unutmayın da orada solun kendi soluna yaptıklarını o yüzden yazın bir kenara şu dizeyi de "gözyaşlarımızı bitti mi sandın"...