ır

sakin kuytularda buluşuyoruz geceleyin.
haberin yok.
siyah kazağın var üstünde.
gözlerin alabildiğine yıldızlı bir gece.
hayal etmiyorum artık, yaşıyoruz işte. habersiz, bi kuytuda; herkesten uzak.
bi sigara yakıyoruz, rujum dudaklarında. sana da yakışıyor kırmızı.
dokunuyoruz yüzümüze sırasıyla.
tutamıyorum yeniden;
onlarca tene şehvetle sarılan ellerinden...
yüzün... tarifsiz bir acı alıyoruz omzumuza, dokunduğumuz yüzlerden.
konuşmalarımız seyrek ve kesik.
bilirsin; zoraki tebessümler.

-gitmenden, beni bu karanlıkta yalnız bırakmandan korkuyorum.-

oysa yok diyorum içimden; zaten yok.
bunu defalarca söyleyebilirim. zaten yok.
gözlerindeki yıldızlı gece tüm efendiliğiyle, kölesine sahip olmayı bekliyor.
belli belirsiz bir hareketle çağrıyorsun belimi.
sarsılarak yanaşıyorum.
ellerin; zaten yok diyorum.
sakalların, yüzüne nasıl parlak bir siyahlık bahşettiklerini yıllardır neden söylemediğimi düşündürüyorlar bana.
tenim aynan olsun, parlaklığını ve verdiğin kahırlı bakışı sana tutsun istiyorum.

-seni terketmemem için bir sebep yoktu biliyorsun; benim kadar iyi üstelik.-

ağardıkça hava uzaklaşıyorsun kuytumuzdan.
her bakışmasız kaçışımızda birbirimizden, taktığın kısık ıslığını tutturup yeniden ağzının, yüreğimin içine; gidiyorsun işte.

-düşmanından öc alır gibi, bana bunu her yıldızlı gecenin şafağında yaşatmak hoşuna gidiyor, ikimizde biliyoruz-