hadi inkar etmeyin, hepiniz kendinizi kahraman zannediyorsunuz!

öyle acılara katlanıyor, öyle sözleri yutuyor, öyle sahnelere göz yumuyorsunuz ki; buz eriyor, taş çatlıyor, ateş harlanıyor siz dayanıyorsunuz. dayandığınız bir destek yokken siz destek oluyorsunuz. ahh! boşlukta yiten, hayatın karanlık sahneleri. 'kimse bilmez benim ne çektiğimi...'

bir yığın kahramanız. ödünç hayatını en değerli varlığı zanneden yığınla kahraman. o kadar kalabalığız ki kimseye paylaşacak bir şey kalmıyor. herkes aynı dertten muzdarip olduğu halde kimse diğerinin yarasına merhem olamıyor. bu yüzden herkes bir kahramana yakışanı yapıyor:

yalnız bir kahraman olmak.

deşifre olan, derdini paylaşıp sıradanlığını sırdaşına tescil ettiren büyüsünü yitiren bir kahraman olmaktansa, susan ve gerekirse 'herşey' i geride bırakıp gidebilen bir kahraman olmak...

zor zamanlarda cebinde bilet, elinde bavul olmayan her kahraman gitmeyi hayal eder. bilmediği bir şehre, tanımadığı bir yol arkadaşıyla, yeni düşüncelerle, tüm dertlerden arınmış olarak. öyle ya, yola çıkacaktır, otobüs asfaltta kaydıkça o da tüm dertlerinden uzaklaşacaktır. yolun kasislerinde sarsıldıkça sıkıntıları da dökülecektir. vardığı yeni şehirde, yumurta sarısı güneş onu sarıp sarmalayacak yeni bir nefes verecektir. hayal bu ya...

zor zamanlarda bu ihtimal insana güç verir: gitmeyeceğini ama gidebileceğini bilmek. bavulunu hazırlayıp, biletini alıp uykuya dalmalı insan. rüyasında gideceği yolları görüp uyandığında ise geri dönmüş olmalı. girmek istediğinizde gitmeye kalkışın. hazırlanın ve uyuyun. uyandığınızda hiç bir şey eskisi kadar kötü değildir.
gidiyormuş gibi yapmak, gitmekten daha iyidir.

not: alexander supertramp *(*chris mccandless) bu genellemenin tümüyle dışındadır.