bir cümlede ne kadar gerçekten varsa o kadar değersizleşiyormuşuz gbi. kim? biz, 21. yüzyılı soluma şerefine nail olmuş ölümlüler. gerçek? onu tanımıyorum!

nasılsa yerimiz var, bir aşağı ineriz, sonra çıktığımızda "kime ne" deriz. nasılsa bir bardayız, nasılsa hep okumuşuz o filmleri, nasılsa gülümseyecek vaktimiz var, nasılsa sigara içmeye davetliyiz ve pontus pilatius çoktandır ölü. gerçeğin ne olacağını soracak adamın ölümünden beri, biz ama daha çok 21. yüzyıla girdikten beri biz, ve belki birazdan fazla kendimizi kandırmayı öğrendikten sonra, biz inanılmayacak kadar annemize benzemeye başlamamızla beraber, biz kendimiz olmayalı beri...

en gerçek yazmak hiyerogliftir, değilse el yazısı gerçektir, tükenmez kalem daha bir çok. benim elimde klavye size sövüyorum, siz gerçekseniz ben kendimle bile birlikte değilim.

bir sır vermek için söylüyorum, apaçık bir günlük tutuyordum birkaç aydır, onu bile bir kadını sevmekten. ve eminim apaçıktı, yazarken bileğimde hissettiğim yorgunluk kadar ve yavaşladığı için sözcükler düşündüklerimi yöneltemeyecek kadar. yarın onu da atarım dereye, o da gider.

gerçek -bu minval üzere- belki de kaybetmeklerdir. pontus pilatius soradursun, gerçek isa'nın bir hepimizin bin kere elimize geçirdiğimiz kostüm çivilerdir.

(bkz: ardından/z)