gökyüzünde asılı öylece duruyordu.. gecenin tam ortasında öylece duruyor şehrin tüm ışıklarına caka satıyordu.. yıldızlar vardı etrafında ona hayranlıkla bakan.. gülümsüyordu dünyaya.. karanlığı deliyordu ve hakimiyetini ilan ediyordu gökyüzünde.. sonra dünya dönüyor, hayat dönüyor herşey dönüyor.. bir anda yok oluyor o aydınlık yüz.. korkuyorum.. bir daha görememekten, onun ışığının altında aydınlanamamaktan.. sonra duymuş olmalı ki sesimi yavaş yavaş gösteriyor yüzünü ve gün geliyor yeniden tüm ihtişamıyla geçiyor karşıma..

-neredeydin? diye soruyorum
--tümüyle yalan olmuş şehir ışıklarının altında yaşanan aşklardan, hayatlardan kaçtım.. onları daha fazla aydınlatmak gelmedi içimden..
-peki niye tekrar geri döndün?
--gözyaşlarından çağlayan yapmak için
-yapabilir misin gerçekten?
--peki sen dokunabilir misin aydınlığıma? diye soruyor..

uzatıyorum elimi nereye dokunacağımı bilemeden.. sonra yüzünde binlerce yıllık bir yalnızlık barındıran ama bir daha asla hissedemeyeceğim bir sonsuzlukla tanışıyorum.. sonsuzluk diyorum.. çünkü karanlığın da aydınlığın da ta kendisiydi dokunduğum.. hayatın ta kendisi..