hayatta her gün, her şey, yeni baştan değilse bile, en insaflı ihtimalle, kaldığı yerden, tekrar, tekrar, kazanılıyor.

yıkılan bir köprüden karşıya koşan indiana jones gibi, adımını çektiği taş gider ya aşağıya, aynen öyle. çıkmak basamakla, düşmek doğrudan göt üstü.

ne anlatmaya çalıştığım bile anlaşılamıyor çünkü anlattığım şey doğru. bir dilim bile yok artık, kaybettim, ödemedim borcunu.
ve ne anlatmaya çalıştığım bile anlaşılmıyor çünkü herkes benim gibi ne kazansa bir günde kaybetmiyor.

her sabah uyandığımız andan tekrar uykuya dalana kadar (rüyalar arasında geçen sürede) bütün yaptıklarımız ve haliyle yapmadıklarımızla, bir tezat gibi görünse bile, aslında bakiyemizi ödüyoruz. ne mutlu biriktirdiklerinin borcunu ödeyebilene.

ne mutlu bir günde kaybetmeyene zor kazandığı güveni, ne mutlu her gün bileyerek köreltmeyene yeteneğini; ne mutlu işten atılmayana, ne mutlu terk edilmeyene; ne mutlu bir arpa boyu yol gidip de hemen suyunu içmeyenlere, ne mutlu siktir ederek yatmayıp, ne mutlu unutmadan uyananlara, ne mutlu her gün borcuna sadık kalanlara...

ve teselli,

ne mutlu ayağa kalkmaya çalışmaktan bıkmayanlara...

zaten kaynım hep derdi : benim kimseye borcum yok, milletin benden alacağı var...