paralel bir dünyada bu bir yazı silme gerekçesiydi, sonra bunun bir tür "etik dayatma" olduğunu fark edip kaldırmışlardı.
eleştiri dendiğinde aklımıza ilk olarak "olumsuz eleştiri" geliyor ve dayanak sorumluluğunun açıklamasını bu kapsamda yapmak daha kolay elbette. mesele çok geniş tabi ancak örneği tek bir yerinden verecek olursak; siz "izlediğim en berbat filmdi; parama ayrı yazık oldu, zamanıma ayrı." şeklinde bir yorum yaptığınızda, bir "çünkü"sü olmadığı için bu ifadeniz bir yorum/eleştiri niteliği taşımıyor ve normalde muhatabınız tarafından dikkate alınmaması gerekiyor. ancak insan denilen canlının geneli, her türlü eleştiriyi niteliğine bakmaksızın dikkate alır. hele de onlarcası bir araya geldiğinde, dikkate almayanı dahi etkisi altına alır bu sorumsuzluk; "e almasınlar bana ne" yaklaşımı da öncelikle bir özsaygı konusudur bu yüzden. dayanak, yapılan eleştirinin "sorunun belki de sahibinde olduğunu" ortaya koyabilecek tek parçası olduğundan, genelde risk almayan ve hiçbir gerekçe sunmayan eleştirilerle muhatap olur, özellikle sosyal medyada sabahtan akşama bir şeyleri, birilerini, eleştiri bile olmayan ifadelerle yeren insanları izler dururuz. bu hem niteliksiz hem ahlaksız tavır, hepimizin arada bir fark etmeden düşebileceği kadar normal ve yaygın maalesef.
"dayanaksız yergi" gibi etik kavramıyla pek ilgisi yok, ancak "dayanaksız övgü" de muhatap olmaktan hoşlanılacak bir tavır değil. "ben bu filmi çok sevdim" ya da "mutlaka izleyin" gibi bir yorumun dayanağa ihtiyacı yoktur şüphesiz, ancak "çok iyi bir film" ya da "kesinlikle bir başyapıt" nedir, bundan ibaret bir yorum neden yapılır, kime neyi anlatır? demek film bir başyapıt ama senin hakkında söyleyebilecek hiçbir şeyin yok, ne güzel. sanki rüşdünü ispat etmiş ünlü bir sinema eleştirmeni sinemaseverlere not düşüyor. kesinlikle bir başyapıt! haa tamam o zaman.
dayanaksız eleştiri, özellikle çoğunluk tarafından çokça sevilen ya da çokça yerilen şeylere karşı sıklıkla ve rahatlıkla yapılır, nasılsa muhataplar "konuyu" biliyorlardır çünkü. dünya yeterince yermiş ya da övmüştür bazı şeyleri. "madem ki farklı bir şey söylemeyeceğim o halde söylememe gerek yok" tavrı da, internet çağının "düşünüyorum, varım, öyleyse aklımdan her geçeni paylaşmalıyım" ruhuna haliyle ters.
kısacası, fikri olmayanın zikridir dayanaksız eleştiri. ne yazana faydası vardır ne okuyana.
eleştiri dendiğinde aklımıza ilk olarak "olumsuz eleştiri" geliyor ve dayanak sorumluluğunun açıklamasını bu kapsamda yapmak daha kolay elbette. mesele çok geniş tabi ancak örneği tek bir yerinden verecek olursak; siz "izlediğim en berbat filmdi; parama ayrı yazık oldu, zamanıma ayrı." şeklinde bir yorum yaptığınızda, bir "çünkü"sü olmadığı için bu ifadeniz bir yorum/eleştiri niteliği taşımıyor ve normalde muhatabınız tarafından dikkate alınmaması gerekiyor. ancak insan denilen canlının geneli, her türlü eleştiriyi niteliğine bakmaksızın dikkate alır. hele de onlarcası bir araya geldiğinde, dikkate almayanı dahi etkisi altına alır bu sorumsuzluk; "e almasınlar bana ne" yaklaşımı da öncelikle bir özsaygı konusudur bu yüzden. dayanak, yapılan eleştirinin "sorunun belki de sahibinde olduğunu" ortaya koyabilecek tek parçası olduğundan, genelde risk almayan ve hiçbir gerekçe sunmayan eleştirilerle muhatap olur, özellikle sosyal medyada sabahtan akşama bir şeyleri, birilerini, eleştiri bile olmayan ifadelerle yeren insanları izler dururuz. bu hem niteliksiz hem ahlaksız tavır, hepimizin arada bir fark etmeden düşebileceği kadar normal ve yaygın maalesef.
"dayanaksız yergi" gibi etik kavramıyla pek ilgisi yok, ancak "dayanaksız övgü" de muhatap olmaktan hoşlanılacak bir tavır değil. "ben bu filmi çok sevdim" ya da "mutlaka izleyin" gibi bir yorumun dayanağa ihtiyacı yoktur şüphesiz, ancak "çok iyi bir film" ya da "kesinlikle bir başyapıt" nedir, bundan ibaret bir yorum neden yapılır, kime neyi anlatır? demek film bir başyapıt ama senin hakkında söyleyebilecek hiçbir şeyin yok, ne güzel. sanki rüşdünü ispat etmiş ünlü bir sinema eleştirmeni sinemaseverlere not düşüyor. kesinlikle bir başyapıt! haa tamam o zaman.
dayanaksız eleştiri, özellikle çoğunluk tarafından çokça sevilen ya da çokça yerilen şeylere karşı sıklıkla ve rahatlıkla yapılır, nasılsa muhataplar "konuyu" biliyorlardır çünkü. dünya yeterince yermiş ya da övmüştür bazı şeyleri. "madem ki farklı bir şey söylemeyeceğim o halde söylememe gerek yok" tavrı da, internet çağının "düşünüyorum, varım, öyleyse aklımdan her geçeni paylaşmalıyım" ruhuna haliyle ters.
kısacası, fikri olmayanın zikridir dayanaksız eleştiri. ne yazana faydası vardır ne okuyana.