çoçukluğumun tarihçisi olsun istiyorum. genel tarih, milli tarih, inkılap tarihinden daha mı değersiz benim tarihim. tamam bir filme konu olsa iş yapmaz ya olsun, okuması zevkli olurdu. biri gelse bana sorular sorsa fotoğraf arşivimi tırtıklasa beni tanıyanlarla mülakatlar yapsa...bu başlığı bunu söylemek için açmadım ama. amacım bir hikaye anlatıp sonunda `''çocukluk...cık cık cık!''` demek. büyüdüm malum.

intikama hangisinden sonra yemin ettiğmi hatırlamıyorum. çamaşır leğeninin içine düşürüldükten sonra olabilir. deterjanlı su gözlerimi mahvetmişti. odaya kilitlendiğimde kapının altındaki anahtarı gösterip kaçırırken - sağolsun reflekslerimi geliştiriyordu- deliye döndüğümde de olabilir. neyse işte. yemin ettim, sonra tevekkül. öyle cin fikirli değildim ki plan program yapayım. zaten yakın zamanda beklediğim fırsat elime geçti.

annem bizimkine pazardan kırmızı bir şort almış. tam kırmızı da değil, vişne çürüğü, çingene pembesi...nasıl bir gaflet anına denk geldiyse- benim şortta gözümün kalmış olmasının da etkisiyle- 'delikanlı ali' şortu kıçına geçirip kendini sokağa attı. bir iki gün nasıl olduysa çingene pembesi erkek götünü kimse farketmemiş. nihayet bir gün ağlaya zırlaya eve geldi. mahallenin kopilleri 'kız ali' , 'kızılcık ali' tezahüratlarıyla yollamışlar onu eve. fırlatıp attı şortu. benim de beklediğim fırsat elime geçti. o gece büyük bir özenle şortun arkasını 'alinin' yazısıyla boyadım. sabah şortu geçirip ona görünmeden dışarı çıktım. sonrası kolaydı. mahallenin çocuklarına 'ali kendi giyemiyor bana giydirtti şortu' deyip, herkesin ortasında göbek attığımı hatırlıyorum. hep beraber 'kız ali, kızılcık ali ' sloganlarıyla bayağı eğlenmiştik. akşam, ben her ne kadar intikam aldığımı zannetsem de kırpılmış şortun parçalarını ağzıma doldurmaya çalışan abimin gazabından annem sayesinde kurtuldum. yine de başarmıştım.

çocukluk.