benim değerliği yalnızlığımın sürekli taciz edilmesi gibi sorunu var. benim hüzünlü orospularım ne de güzel bir kitap ismidir ve kendisi de ne boş beleş bir kitaptır. mutfakta yuvarlak yemek masasında kuruyorum tezgahımı genellikle, pencere açık ve diğer odalara bulaştırmadan rahat rahat sigara içebiliyorum böylelikle, varsa şarap yoksa çay, kahve ne bulursam içiyorum sürekli. ama olmazsa olmaz tek şey müzik, bu aralar queen'den başkasını dinleyemez oldum, orası da ayrı. bu dışa açılan pencere sürekli benim değerli yalnızlığımı rahatsız ediyor bir şekilde. genelde üst kattaki manyak teyzenin sofra bezi silkelemesi olabildiği gibi, sitemizin hamarat görevlilerinin elektrikli testere ile ağaç kesmesinden tut, çocukların top oynamasına kadar her türlü gürültü olabilir bu ama bu seferki boyu dizime bile gelmeyen bir veledin on beş dakikadır zırlaması. canı yandığından değil, ortalığı velveleye verip istediğinin gerçekleşmesi çabasının dışa yansıyan acınası bir gürültü. anası da üçüncü kattan buna bir şeyler anlatmaya çalışıyor. tey allahım, hem çocuğu daha bu yaşta tüm siteyi ayağa kaldıracak türde bir piskopat olarak yetiştir, ardından kendine bile duyuramadığın sesle onu susturabileceğine inan. söverdim ben şimdi de, komşu komşudur, el alemin karısı, kızıyla uzaktan da olsa işim olmaz. bu çocuk büyüyünce ya napolyon olur ya da götü boklu bir mafya bozuntusu, ama sevimsiz ve diğerlerini sallamayan bir zevzek olacağı kesin. biz de bunların arasında çocuk yetiştirmeye çalışıyoruz işte neydeceksin? yaş ilerledikçe hayatımı sorgulama işinin son bulacağını sanırdım, tam aksine geriye baktıkça bom boş ve sıkıcı bir hayatın izini sürdüğümü görüyorum. ileriye dönük hiç bir ideali taşıyamamışım mesela. ne gam! devam edeceğiz öpe öpe, ancak biraz aromalı olmalıydı şu anasını sattığımın gereksizi. al işte "i want it all" çalıyor şimdi de. bilgisayar programları ilerde bizlerin efendisi olacak, şimdilik sadece veri topluyorlar. biz de amma teşneymişiz ifşa olmaya. her beğeniniz, her tıkınız kaydoduluyor ve internet denilen mükemmellik yarın bir gün sadece ürünlerinizi almanızı istemeyecek, her şeyinizi ona bırakacaksınız. kaseti kalemle ileri geri sararak istediğimiz parçayı dinlemek aşamasından sonra geldiğimiz yere bak? algoritmalar bizim yerimize seçim yapıyor, bir sonraki aşama biz algoritmaya dönüşeceğiz. tamam yuval noah harari etkisi bunlar. hayatımı kararttı puşt. okumak istediğim hiçbir şey kalmadı benim bu adamın yeni yazacağı kitaplarından ve donbilinin yazacağı game of thrones'un henüz yazılmamış yeni serilerinden başka. kelimeler zihnimi kaşıyor ve yoruyor sürekli. ablamın acayip bir kütüphanesi var, sürekli de yenilerini ekliyor ve ben her eve gittiğimde yeni ne almışsa bir kaç sayfa okuyup sıkılıyorum. en son "ederha dövmeli kız" ve diğer serilerini okumuştum. filmleri de güzel, en sonu hariç. hollywood ele almış dördüncüsünü ve maymuna çevirmiş canım lisbeth'i. aha da freddie'nin son söylediği şarkı "mother love" çalıyor. neyse anam bacım! bir tür asalaklar grubu olan amatör şairler ve tiyatrocular avanesinden bir topluluğu izlemeye karar verdim facebook'ta geçenlerde. bunlar her ne yapacaklarsa yapsınlar illa ki diğerlerinin parasına ihtiyaç duyuyorlar niyeyse. bu anam bacım, avam seslenişi bunların üyelerinden amatör bir tiyatrocu ablanın seslenişi. bir oyun ortaya koyacakmış da para topluyormuş, hatta elli lira gönderenleri etiketliyor muymuş neymiş işte, böylesi bir durum. ben şairleri hiç sevmem eğer hala yaşıyorlarsa, ikincisi tiyatrocular gelir ve sırf kendime ceza olsun diye bunların amatörlerinin toplandığı grubu takibe aldım. şairler ve tiyatrocular içerisinde hala yaşayan ve saygı gösterdiğim bir kaç isim var oraya bir şerh düşelim lütfen, ama gerisi çöp.

de ne anlatıyordum la ben? hava da güzel, iki bira alıp geleyim ben...
/
tümünü göster