nedense insanlar mücrim oldukları konuları pas geçip ben bunları haketmek için ne yaptım nidaları ile dolaşırlar. topu başka yerlere atarlar bahanelere sığınırlar hakemin cinsel kimliği hakkında söylenti yayarlar vesaire vesaire...

oysa gönül rahatlığı ile ben bunları haketmek için her naneyi yaptım kelamını sarf etmek son derece güçtür. fakat eninde sonun kimseye herşeyi sonuna kadar yutturamayacağı için ve kendine yutturamayacağı için bunu kabul ederler.

bu ergeç olacaktır ve hiç bir kılıfa sığınmadan bunu kabul etmek gerek.

serserlikleri bırakıp artık daha dingin daha durgun bir hayata pupa yelken açmak gerek.

içkiyi kafayı bulmak için değil sağlık için içmek gerekir.

son bir kez daha çocukluğuna veda eden çocuğun elveda demesi için son kez yaptığı aksiyonları yapıp attan inmek gerek.

çünkü yapılmazsa o at insanı üzerinden atar.

alkolikler vardır. rakı şaraba paraları yetmediği vakit işi liköre dökerler. alkol ve şeker karaciğerin içine tam manasıyla abdest bozar ve hayatı sonlandırır.

herşeyi tadında bırakmak gerekir. bir elbiseyi üstüne paralanana kadar giyemezsin ki.

biz yaşamaya geldik bu dünyaya ölmeye ya da sürünmeye değil. cahit sıtkı tarancı'nın dalgın ölü şiirini yazdırtan hissiyata teslim olunabilir. neydi bakalım o şiir;

bir akşam ilk olarak ağladım,
bekar odamın penceresinde.
hani ev bark? hani çoluk çocuk?
ne geçti elime bu hayatın
meyhanesinde, kerhanesinde?
yatağım her gece böyle soğuk.
saadet bu ömrün neresinde?

zaten insan yaşarken binlerce kez ölüp tekrar dirilen bir mahlukat değil midir?

gerçek manada ölüm o yüzden belki rahat geliyor insana. çünkü binlerce atlatılmış badire basit geliyor insana.

nefes alıyor nefes veriyorsun nefes alıyorsun nefes veremiyorsun işte ölüm bu, bu kadar basit.

yeniden doğmak için ölmek gerek. merdivenleri tırmanıp kapıları geçmek lazım.

yine merdiven yine merdiven sonrası allah kerim.

bu seferlik bir değişiklik yapıyorum yazımı bir şiirle değil bir kısa hikaye ile bitiyorum. zaten başlıktan ordan gelme. bu sefer kurt vonnegut'un karakteri kildore trout'un - ki başlık onun mezartaşı yazısıdır- danseden budala eserini sizlere taktim edeceğim;

zog adlı bir uçan daire yaratığı, savaşların nasıl önlenebileceği,
kanserin nasıl iyileştirebileceği açıklamak üzere dünyaya gelir.
margo'dan bilgi getirmiştir; margo, üzerinde yaşayanların osurarak ve
step dansı yaparak antlaştıkları bir gezegendir.

zog, connecticut'a gece iner. daha yere konar konmaz, yanmakta olan bir
ev görür. osurarak step dansı yaparak eve koşar, evdekilere, içinde
bulundukları korkunç tehlikeyi haber veriyordur böyle. evin reisi bir
golf sopasıyla zog'un beynini dağıtır.