ilişmeyin içeceğimi kaptım da geldim ve bir vakit gelir de "dışarıdan yiyecek içecek getirilemez" tabelası asarsanız, daha ondan sonra uğramam buralara. halbuki 3-4 kovmuşluğu vardır still'in beni, ama konumuzla ilgisi yok.

sorularım da oluyor arada sırası, olası benim günlerimde, hem de pek bir olası:

sağ kolum taş yanığı, sol kolumda cam kesikleri, hangi bendir peki seni seven?

yaz da olsa hep biraz musakka, hep kurufasulye ve kaçınılmaz çiğ soğan kokuyor burası, kabullenmesen, ahrete kalır mı aşk?

dağınık yatak, yerde yatan gazete kağıtlarına serilmiş sofra, biraz da bozuluyor mu peynir daha hızlı, temmuzları?

kayıtlı olduğum tek kurum, yalan; kayıtlı olduğum kurumları saysam defter yetmez, ne de sever gezinmeyi kirli sakallı eşkıya göğsümde; gene de illegalim ben düşüncelerimde, sen inanır mısın?

konspirasyon diye bir sözcük vardı bizim eskiden, şimdi office var demiyor, benim için hep oldur, olur mu?

geçen pazardı, evet pazardı, gece gece aniden bir sağanak, temmuz ortası, dünyaya hediye gibi, düşünebiliyor musun?

her gece yağsa ya böyle, retorik sorular sormasam sana böylece ve biliyorum narinsindir, hasta olur musun yağmurlarda?

bana bir meşe ağacı bahşetseler dünyadan, daha da istemem bir şey, hatta devrimi geçtim, seni bile istemeyeceğimi sanıyorum, kızdın?

kıskanmak seni çirkinleştirirdi, çemkirmek öyle, ne yaldızlı ışığında kanaryanı öpmeler, ay ablam, ne uçan halıların tozunu silkmeler, kimse seni ellere karşı bu kadar hiddetli görebilir miydi?

basit olmaktan hala kaçıyorsun ya, basitliğe de özenmişliğin var, keşke ekecek üç dönümümüz olaydı da, kırmızı duvak takaydın, hala inanır mısın bunlara -ben inansam?

novacento'ya ilişkin yazasım oldu çokça, uykularım kaçtı kibrimden, öleceğim bile sandım; ustalığa kelam çok geldi, konuşamadım da sana anlatsam bin kaç gece dinleyesin olur mu? scorcese'i, coppolası var daha bunun, iyi düşünmüş ol isterim, marx da bilirim, az biraz wittgenstein da, alman ha bunlar!

kendimi öldüresim var çokça, sakıncası yok değil mi?

sol kolum içtikçe sever seni, içtikçe ölesi de var, sağ kolum daha bir ahmet mekin, cefakar, ama zilliliği de vardır az da çaktırmaz, hangisiyle sarayım saçlarını, hangi tarafına yatmayayım yatağın?

sol kolum hovarda, içer dağıtır, serserilik eder, belki faça falan da sağ kolum eve ekmek getirecek elinden tutan olsa, hangi bendir öğrenebildin mi seni seven?

uzansam mı şimdi yanına?
kimin yerine koyamıyorum seni, kimseyi bilmemişim gibi cıvıl cıvıl bir sabah saati ve sanki nümayişe hazırlnacakkene basılmış evlerimiz, öyle tanımadığım, öyle bir hep kaderimiz gibi.

sorularım kaldı gene, sormasam, kaytarsam, uzamış okullar, birazcık bütünleme yazları, sigara tütünü tıkıştırılmış pipo, öyle kalacaklar içimde:

sargı saramıyorum, bu yaşa geldim, sargılardan uzağım, çalışırken penye bağlıyorum kafama, hangi yaşa geldim ben?

küfürsüz konulmakta zorlanıyorum çok, seninle konuşmak için de hep içiyorum, ama küfür de etmiyorum, zorlanma bunun neresinde?

telefon adetim yoktur pek, anlatmadıysam fukaralığımdan, telefon bize hep yasaktı, benim elime alışım yenidir, baltimore baltimore kokardı, gene de konuşuyorsam sicile yazılsın mı?

gece gece rüyalarıma bekçi düdükleri giriyor, kostik giriyor -hep kostikçi olurdum ben- biraz daha elektrik saçan bostanlı trafosu, aklımı orada yitirmiş olabilir miyim, böyle miydim evvelden de?

içim temiz gene ama iç çamaşır kelimesine de ısınamıyorum, sanki ruh transferi gibi değil mi?

birkaç gece kemeri -tokalı tarafı üste gelecek şekilde- elime sarmak suretiyle parka gürültü eden elemanların yanına inmişliğim var, hepsi çok genç olunca da caymışlığım, tavsiye vermişliğim, sana da yaşlandım mı o kadar?

elinde kemer, belinin sırt tarafında zırh taşıyan ama şortlu atletli eleman görünce korkuyor park çocukları, buralar hep sitelik ya, apartman bebesi bunlar da kontrasta alışkınım demek, senin ışıkta görünmediğin kadar sana kontrast olsam, hangi ışık saklar bizi, güney cepheli olsun değil mi?

benim sorunum zaten benimle, sen nereden çıktın ki?

geceleri aniden uyandığımda seni değil camdan düşmeyi düşünüyorum, bana bu kat numaraları fazla, bahçene alır mısın?

kimseyi beklemedim, kimseden istemedim, hiç kimseye soramazdım, o beni bağlar, ben yine durmam, sor bana pişman mıyım?

okulluğum yoktur da gene de hep korktular benden okul insanları, bir iki demek ki indirmişim, ama anlatacak kadar bile hatırlamıyorum, bir ara hatırlatır mısın? sana lise anılarım olsun kenarda köşede.

gençliğim geçti, saçlarım azaldı, zevklerim... korkularım hem çok, hem bitmiş gibi, ölümden tiksinmeyen bir adama ne kadar yaklaşırsın?

sahi sen kimsin?