bu yazıyı, 9 eylül'de, izmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde yazıp postalamak isterdim. belki nasip olmaz diye şimdiden yazayım. uzun süredir bunu yazmak istiyordum. kurtuluş savaşı boyunca şehit düşen insanlarımızın, toprak ve özgürlük için toprağın altına girenlerin hikayesini yazmak haddime değil. ben anlatabileceğimi anlatayım.
anlatacağım hikayenin kahramanlarının isimlerini bilmediğim için onlara teselyalı çoban mihail diyeceğim, nurettin eşfak, savaş alanında ayağının takıldığı yerde can vermiş yunan askerine sarılıp bu isimle hitap ettiğinden. "ah teselyalı çoban mihail. seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni."
çocuklarımızı, 7 yaşından itibaren her gün asker gibi esas duruşa geçirip, asla tutmayacakları andlar içirdikten sonra çizgiler halinde sınıflarına kovalamamızın da büyük yardımıyla guinness dünya rekorlarındaki "en genç yunan düşmanı" ünvanını yıllardır kimse türk çocuklarının elinden alamıyor. tekvandoya başlama yaşı anaokulu öncesine inmiş ülkemiz için az bile.
öğrenciliğimiz boyunca bize yunanların sadece birer orospu çocuğu olduğu.anlatıladursun, bir yandan da kafası çalışan en son rum'un da orhan gazi'yle işbirliği yapan bizans tekfuru olduğu söylendi ısrarla. çok da mühim bir detay olmamasına rağmen, bu iyi kalpli bizans tekfurlarıyla ilgili detaylar, müfredat el verdiğince anlatıldı bize.
hangi izmir'liye sorsanız, öyle olmasa bile "dedem, ananem selanikli'dir" der. selanikli dedesi olmayan izmirli yoktur. deneyip görebilirsiniz. benim ananem de selaniklidir. her izmirli'nin aynı zamanda biraz da selanikli olması gizliden gizliye herkesin kendisini atatürk'ün akrabası sanmasıyla sonuçlanır.
ilkokuldayken, öğretmenime şöyle sormuştum:
"öğretmenim. madem atatürk'ün evi yunanistan'da, neden yunanlılar atatürk'ün evine buldozerle girmiyorlar?"
öğretmenimin cevabı çok korkunçtu:
"korkuyorlar da ondan."
size izmir'in işgalinden, işgal nedenlerinden, işgal ortamının oluşturulmasından uzun uzadıya bahsetmeyeceğim. ingilizler tarafından başa getirilen (etnarklıkla uzaktan yakından alakası olmayan) fanatik venizelos'un emperyalizme hizmetinde kusur görülmeyen megali idea'sı, yunan asıllı ingiliz silah tüccarları, kan emiciler, silahlara para yetiştirmek için yunan köylüsüne abanan vergi manyağı venizelos hükümeti, vergi veremeyen köylü ve emekçiyi küçük asya cephesine gönderen zihniyetten filan bahsetmeyeceğim. bunları biliyorsunuz.
7 mayıs 1919'da amerika, ingiltere ve fransa, tövbe estagğfurullah, allah oldukları için izmir'in işgaline karar verip içinde yaşayan insanların kaderini buyurma hakkını kendilerinde gördüler. bu yüzden bir yunan donanması hazırlatıp, top ağızlarını bombalarla beslediler. bu bombaların, tüfeklerin parasını onlar vermediler. yunan emekçisine verdirdiler.
paranın greko-romeni, anglo-saxonu, iberyalısı-liberyalısı yoktur. fakat uydu bir türk devletindense, uydu bir yunan devleti daha iyidir. en azından yılda birkaç kez bir araya gelip bir homeros, bir shakespear sohbet ortamı doğar.
ama venizelos hükümetinin, emperyalist nehirde kapılıp gittiğini fark eden, nihayetinde bu hükümetin zaten dış güçlerce kurulduğunun farkında olan bir ekip de vardı yunanistan'da. yunan sosyalistler! yunan sosyalistler anadolu'nun işgaline katılmayı her şeyden önce bir suç olarak görüyorlardı. bunun yanında her fırsatta bu atağın insanların ölümüne ve büyük mali borçlara neden olacağını belirtiyorlardı. tabii ki kendilerini pek sikleyen yoktu. her yerde olduğu gibi.
ama gökyüzünde üzülmesinler ki yaklaşık 90 yıl sonra, türkiye'nin ege kıyısında bir türk tarafından bu teselyalı çobanlar hatırlanıyor. şüpheniz olmasın.
12 mayıs 1919 tarihinde pire limanından kalkan yunan donanması içinde de bu teselyalı çoban mihaillerden de vardı. yunanistan komünist partisine üye olan bu denizci askerler, "smyrna'yı işgale karşı direniş bildirisi"ni dağıtıp, izmir'i işgalin emperyalist güçlerin emri ve isteği olduğunu anlattılar silah arkadaşlarına. izmir'e ayak basmamalarını söylediler.
yunan komünist partili bu denizciler donanma sefer halindeyken kurulan askeri mahkemede yargılanıp izmir'e geldiklerinde idam edildiler (vahşice katledildiler). cesetleri (aziz naaşları) izmir körfezinde denize atıldı (ege'ye kavuştu).
bu hikaye bize hiç anlatılmadı.
teselya'lı çobanların mekanları güzel bir cennet olsun (veya selanikli ananemin deyişiyle "dinleriyle rahat uyusunlar")
anlatacağım hikayenin kahramanlarının isimlerini bilmediğim için onlara teselyalı çoban mihail diyeceğim, nurettin eşfak, savaş alanında ayağının takıldığı yerde can vermiş yunan askerine sarılıp bu isimle hitap ettiğinden. "ah teselyalı çoban mihail. seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü seni."
çocuklarımızı, 7 yaşından itibaren her gün asker gibi esas duruşa geçirip, asla tutmayacakları andlar içirdikten sonra çizgiler halinde sınıflarına kovalamamızın da büyük yardımıyla guinness dünya rekorlarındaki "en genç yunan düşmanı" ünvanını yıllardır kimse türk çocuklarının elinden alamıyor. tekvandoya başlama yaşı anaokulu öncesine inmiş ülkemiz için az bile.
öğrenciliğimiz boyunca bize yunanların sadece birer orospu çocuğu olduğu.anlatıladursun, bir yandan da kafası çalışan en son rum'un da orhan gazi'yle işbirliği yapan bizans tekfuru olduğu söylendi ısrarla. çok da mühim bir detay olmamasına rağmen, bu iyi kalpli bizans tekfurlarıyla ilgili detaylar, müfredat el verdiğince anlatıldı bize.
hangi izmir'liye sorsanız, öyle olmasa bile "dedem, ananem selanikli'dir" der. selanikli dedesi olmayan izmirli yoktur. deneyip görebilirsiniz. benim ananem de selaniklidir. her izmirli'nin aynı zamanda biraz da selanikli olması gizliden gizliye herkesin kendisini atatürk'ün akrabası sanmasıyla sonuçlanır.
ilkokuldayken, öğretmenime şöyle sormuştum:
"öğretmenim. madem atatürk'ün evi yunanistan'da, neden yunanlılar atatürk'ün evine buldozerle girmiyorlar?"
öğretmenimin cevabı çok korkunçtu:
"korkuyorlar da ondan."
size izmir'in işgalinden, işgal nedenlerinden, işgal ortamının oluşturulmasından uzun uzadıya bahsetmeyeceğim. ingilizler tarafından başa getirilen (etnarklıkla uzaktan yakından alakası olmayan) fanatik venizelos'un emperyalizme hizmetinde kusur görülmeyen megali idea'sı, yunan asıllı ingiliz silah tüccarları, kan emiciler, silahlara para yetiştirmek için yunan köylüsüne abanan vergi manyağı venizelos hükümeti, vergi veremeyen köylü ve emekçiyi küçük asya cephesine gönderen zihniyetten filan bahsetmeyeceğim. bunları biliyorsunuz.
7 mayıs 1919'da amerika, ingiltere ve fransa, tövbe estagğfurullah, allah oldukları için izmir'in işgaline karar verip içinde yaşayan insanların kaderini buyurma hakkını kendilerinde gördüler. bu yüzden bir yunan donanması hazırlatıp, top ağızlarını bombalarla beslediler. bu bombaların, tüfeklerin parasını onlar vermediler. yunan emekçisine verdirdiler.
paranın greko-romeni, anglo-saxonu, iberyalısı-liberyalısı yoktur. fakat uydu bir türk devletindense, uydu bir yunan devleti daha iyidir. en azından yılda birkaç kez bir araya gelip bir homeros, bir shakespear sohbet ortamı doğar.
ama venizelos hükümetinin, emperyalist nehirde kapılıp gittiğini fark eden, nihayetinde bu hükümetin zaten dış güçlerce kurulduğunun farkında olan bir ekip de vardı yunanistan'da. yunan sosyalistler! yunan sosyalistler anadolu'nun işgaline katılmayı her şeyden önce bir suç olarak görüyorlardı. bunun yanında her fırsatta bu atağın insanların ölümüne ve büyük mali borçlara neden olacağını belirtiyorlardı. tabii ki kendilerini pek sikleyen yoktu. her yerde olduğu gibi.
ama gökyüzünde üzülmesinler ki yaklaşık 90 yıl sonra, türkiye'nin ege kıyısında bir türk tarafından bu teselyalı çobanlar hatırlanıyor. şüpheniz olmasın.
12 mayıs 1919 tarihinde pire limanından kalkan yunan donanması içinde de bu teselyalı çoban mihaillerden de vardı. yunanistan komünist partisine üye olan bu denizci askerler, "smyrna'yı işgale karşı direniş bildirisi"ni dağıtıp, izmir'i işgalin emperyalist güçlerin emri ve isteği olduğunu anlattılar silah arkadaşlarına. izmir'e ayak basmamalarını söylediler.
yunan komünist partili bu denizciler donanma sefer halindeyken kurulan askeri mahkemede yargılanıp izmir'e geldiklerinde idam edildiler (vahşice katledildiler). cesetleri (aziz naaşları) izmir körfezinde denize atıldı (ege'ye kavuştu).
bu hikaye bize hiç anlatılmadı.
teselya'lı çobanların mekanları güzel bir cennet olsun (veya selanikli ananemin deyişiyle "dinleriyle rahat uyusunlar")