hiç bir sorumluluk duymadan yaşamak ne kolaymış, oysa biz sorumluluklar üzerine sorumluluklar yükleniriz. belki işe yaradığımızı bilmek isteriz.

ama çoğunlukla haybye kanat çırparız çoğunluklada kırtasiye işlerinde gömülü kalıp müzelik oluruz. yaşarken ölürüz farkına varmadan.

oysa ölene kadar yaşamak zor bir iştir. hem de felaket zor bir iştir.

eski yıldızları kırpıp ay yaparlar. işi bitik boksörler ise pankeras güreşcişi olur. onların posalarından şaklabanlar yapılırdı. hulk hogan'ın icra ettiği iş budur. yani şaklabanlık. maksat ekmek parası kazanmak gözlerini kapatıp ben parama bakarım demek.

saati dakikası geldiği vakit ömrün geride kalanını kafadan sakat bir insan olarak yaşamak.

boks filmlerini severim. bir vakitler şah olan sonra şahbaz olan karakterleri sevdiğim gibi.

gözümde o kadar çok sahne canlanıyor ki bunları kağıda dökemem. çünkü tam manasıyla antlaşılbilmeleri için izahat vermem gerekir.

- gelecek için ne düşünüyorsunuz?
- gelecek mi?

mesela bunu diyalog budd schullberg'in şöhretin sonu kitabından uyarlanıp hollywood standartlarında filme çekilen bogart'ın son filminden alınmıştır.

ömrü hayatı boyunca menajerine çalışıp sonra bir kenara atılıp gitmiş olan eski boksörün röpartajından alınmıştır. arabasında yaşar bu kişi arabayı çekici çekmesin lastiklerini indirmiştir falan filan.

anlaşılmamak kötüdür ama yanlış anlaşılmak daha daha boktan birşeydir. zaten dünya üzerinde gerçek manada kim kimi anlayabiliyor ki?

peki vaktinde ölümlere gidip geldiğiniz zuladaki mahsun resmin konu mankeni olan kişiye verilen değerin tükenip yok olması yerine ise burukluk kalmasına ne demeli?

tevekkeli 'zamanla değişen aşk gerçek aşk değildir' kelamını shakespeare haybeye söylemiş. gayet doğru söylemiş ve elde birşey kalmayınca durum en hafif deyimle bir vehime harçamışım ömürümü oluyor.

bu yazının sonu yok, olamazda zaten. ondan yaznın geçici olarak sonunu bağlayayım;

küllendi sana olan aşkım - bayatladı yaşam benzeri
çözüldü ölüm gibi, içler acısı bir öyküydü
koparıp atsam bu acımasız aşk şarkısının telini
ikiye parçalasam gitarı - sürdürmek niye bu güldürüyü!

ne var ki o küçük o tüylü canavar anlamıyor
neden daha karmaşık yaptığımızı yalın olan her şeyi
ben alınca içeri koşup senin kapını tırmalıyor
ama benim kapımı tırmalıyor sen alınca içeri.

çıldırabilir insan böyle koşturmaktan, gerçekten
biliyorum daha çok küçüksün, küçük duygusal bir köpek,
ama duygusal olmaya da karşıyımdır ben.
neye yarar son perdeyi uzatıp işkenceyi sürdürmek?

güçsüzlük değil suç demeli duygusallığa aslında
yumuşayınca yine barışmaya söz verilir
sonra homurtular yeni bir gösteri için daha
tadı tuzu kalmamış "aşkın kurtuluşu için" denir.

daha en başta tazeyken korunmalıdır aşklar
atmalı o aşk dolu "daima!" ve o çocuksu "asla!"ları,
"söz vermeyin!" diye bağırıyordu trenler,
"söz vermeyin!" diye mırıldanıyordu telefon telleri.

yarı çatlak ağaç dalları ve duman karası gökyüzü
uyarıyordu bizi, ama haberleri yoktu onların,
iyimserliği yalnızca öğretilmemiş yalınlık gördüğümüzü,
ve büyük olmadığı zaman daha güvenli olduğunu umutların.

ayık kalmak gerekir ve tartmalıdır ayık kafayla
ilişkinin değerini, benimsemeden önce-zincirin öğretisidir,
söz vermemektir göklere ama hiç değilse vermektir toprağa,
söz vermemektir ölüm ayırana kadar, ama hiç değilse bir yaşam vermektir.

"seni seviyorum" demeli insan aşık olunca.
çok acı oluyor sonra aynı ağızdan duymak yıkılışını
yalanlarla, küçümsemelerle ve alaylarla
ve bunlardır aldatmacaya döndüren kusursuz sandığımız dünyayı.

farkına varmaz aşkın insan.
söz vermemeli ve en iyisi
öyleyse neden çekeriz insanı, atlarmış gibi yalan seline
uçup gidene kadar elbette güzeldir imgesi.

aşık olmamak en iyisi, bilmeliyiz, aşk varmaz bir geleceğe .
uyuyup duruyor zavallı köpeğimiz, yeter bizi delirtmeye,
bir senin kapını tırmalıyor patileriyle bir benimkini
artık sevmiyorum seni; ama niyetim yok senden af dilemeye

sevmiştim bir zamanlar; bunun için işte, bağışla beni.

yevgeni yevtuşenko