globalleşen düny... diye başlayıp, azınlığın, çoğunluğu dişlileri arasına girmek zorunda bıraktığı çarka ve de ondan vücut bulan her türlü ahmaklığa uydurulan kılıftan bahsetmek niyetindeyim. genel-geçer bir hal alması, takriben endüstri devriminin ikinci periyoduna rastlıyor. yalnız ayrımı iyi yapmak lazım. yaşamak için yapılan her şey burada zikredilen ''bir şey'' başlığı altında incelenemez.

kariyer sahibi, meslek duayeni, işin ehli olmak zorunda bırakıldık. zira, kapitalizm birilerinin aç kalması sayesinde varlığını sürdürebilen bir sistem. cümle fukaranın cefası, bir avuç zenginin refahının ön koşulu anlayacağınız. işte, tam da bu demde, fukaradan olmamak, dimdik ayakta kalmak, kodomanlara sırtı sıvazlatmak ve de sahte gülücüklere/alkışlara mazhar olmak için bir şey olmak zorundayız!

zaruret olan, hayatı idame ettirmek iken, marifet ehli hayatın tadını çıkarma yolunu seçtiler. somali'de, afganistan'da gönüllü çalışan hekimler ile, ''insanlar daha mutlu yaşamayı hakediyor'' kılıfı altından mankenlerin memelerine hizmet eden medyatik estetik cerrahları ayırmak lazım. boş bulduğu mesire alanına yüksek rezidanslar dikme hayali kuran mimar ile, ''insanlara yeşil de lazım'' diyen planlamacıyı da ayrı tutmak iktiza ediyor. bununla beraber, herhangi bir kulvarda, cebini ve de hitap ettiği elit kesimi aşağılık olanlardan muaf tutan cümle dünyaperveri de bu kategoriye yerleştirmeliyiz. zira onlar, çoktan ''bir şey'' olmayı seçtiler. bu uğurda, elinden birşey gelmeyenleri hiçliğe itiverdiler ansızın.

böylelikle hayat; hayatta kalmaktan başka derdi olmayanlarla, hayattan çok daha fazlasını istemekten utanmayanların keşmekeşinde seyreder hale büründü. bir şey olanlar, artık geriye dönüp bakmakla, geride kalanı kurtarmakla mükellef değil. onlar, paçayı sıyıran, köşeyi dönen olarak nitelendirilirken, açlıktan nefesi kokanlar onların dünyalarını kirletmekle meşguller.