viski kadehine önce bir tane buz atarsın. üzerine dolapta iyice soğutulmuş içkilerin taçsız kraliçesi gordon cin'i boca edersin. sigaranı yakarsın. derin bir nefes alırsın. sigara kültablasına konur. kasetli teype kaseti takarsın. play'e basarsın. önce haşırdama huşurdama başlar. sonra da müziğin kraliçesi ile içkilerin kraliçesini içinde yek vücut yaparsın. birisi kulağında girer, biri iseağızından. gözlerini kapartır başlarsın farz etmeye. çektiğin her duman sisli maziye açılan kapıdır. kafandan imgelemler simgelemler ve ne alakası varsa singer dikiş makinaları raks eyler.

parça biter bir kez daha başa sarasın. geri sarma tuşu ayvayı yemiş ise kalemi takar kaseti döndürüp geriye sararsın. kadehi doldurursun. başlar yine parça. sisli mazide yaplan eşekliklerden hırsını çıkarır gibi sigaranın leşini kültablasına bastırırsın.

elden bir şey gelmez. tren çoktan kalkmıştır. ah vah etsen de bir halta yaramaz. fakat ağrısı hala devam eder. daha doğrusu yenilen darbenin acıdan ağrıya kestiği hissiyat.

çalışırken, laklak yaparken, edebiyattan, aptallardan, krallardan ve bir takım takımların savaşından bahsederken, yolda üç kızılderilinin vermiş olduğu konseri izlerken, kasarlı dürüm yiyip çikolata içtiğinde bir an unuttuğun ama herdaim yerinde hazır ve nazır olan ağrı.

sebebi bilmezsin çokça sormusundur neden, niçin, niye, why falan diye.

ama sadece sessizlik cevaplamıştır seni.

parça biter ve tekrardan kaseti sarıp baştan dinlersin.

ve biraz da kısa kesersin, aydın havası olsun diyerek.

efendim shovket elekberova parçasıdır. sözlerini ise arz edeyim:

men onu dan ulduzu,
nazlı şafaq sanardım.
kime inanmasam da,
bir ona inanardım.

ah qabahatim böyükdür,
ay eller dünen axşam, dünen axşam çağı.
billur kimi bir ürek,
bir könül sındırmışam

o bir qaranquş kimi,
qelbimde yuva qurdu.
acı dilim qurusun,
dilim uçurdu onu.

ah qabahatim böyükdür,
ay eller dünen axşam, dünen axşam çağı.
billur kimi bir ürek,
bir könül sındırmışam