eskiden, türkiye'nin egemenleri türk milliyetçiliğini topluma benimsetebilmek için türk tarihinin günahsız olduğu tezine yaslanırlardı. bütün ulusların tarihi yüz kızartıcı suçlarla doluyken türk tarihinin tertemiz oluşu, türk ırkının diğer ırklara olan üstünlüğünü kanıtlamaya yeter de artardı bile. üstelik, bu tezlerini kanıtlamak için öyle büyük bir çaba harcamaların da gerek yoktu. tek yapmaları gereken, türk tarihindeki yüz kızartıcı olayların konuşulmasını engellemekti. böylece sıradan insan "eğer bizim tarihimizde de olumsuz yönler olsaydı muhakkak duyulurdu" düşüncesine kapılıp türk ırkının üstünlüğü tezini daha kolay kabul edecekti.
günümüzde ise durum farklı. bundan on onbeş yıl önce egemen sınıfların düşünceye pranga vurması bugüne kıyasla nispeten daha mümkündü. düşünceyi yayma araçları olan tv'ler, gazeteler, matbaalar ya onların elindeydi, ya da denetimindeydi. şimdi ise internet çağında yaşıyoruz. internet, egemenlerin kontrol etmekte zorlandıkları bir alan. (ahmet şık'ın yasaklanan kitabının internet üzerinden binlerce kişiye ulaşmasını düşünün.) günümüzde bir kişinin bildiğini tüm ülkenin öğrenmesi sadece saatler alıyor. egemenlerin bu şartlar altında "türk tarihi'nin günahsızlığı" tezini savunmaya devam etmesi mümkün değil. hatta hala bu tezde ısrar etmek, milliyetçi ideolojinin (ve hatta sistemin) toptan tehdit altına girmesine yol açabiir. onlar da farklı bir yöntem deniyorlar: özür diliyorlar.
eskiden türk tarihi ile ilgili itirafları, kabulleri, özürleri önemserdim. milliyetçi ideolojiyi bir kristal donukluğunda hayal ettiğimden, küçük bir çatlağın bu yapının tamamını tuz buz edecek bir süreç başlatacağını düşünürdüm. fakat yanılmışım. milliyetçi ideoloji benim sandığımdan çok daha esnekmiş. hatta sağa sola ilkesizce bükülebilecek kadar hamurdanmış. baksanıza, dersim'de 13 000 kürt'ü öldürdüğümüzü kabul ettik, pkk'yi yaratan şartların devletin yanlış politikaları olduğunu kabul ettik, hatta" atatürk diktatör mü?" diye bile sorduk. ama milliyetçilik hala yerli yerinde duruyor. mhp tabanından da bahsetmiyorum üstelik. hadi chp'yi geçtim, değişim istediği için akp'ye oy verdiği iddia edilen akp tabanı bile sapına kadar türk milliyetçisi.
devletin geçmişe dönük özürleri, geçmişteki o katliamların asıl yaratıcısı olan milliyetçi zihniyetle hesaplaşma yolunu açmıyor. tam tersine patlamak üzere olan buhar kazanının basıncını azaltıyor, milliyetçilikle hesaplaşma yolunu tıkıyor. (burjuva devlet ihtiyaç duyduğu milliyetçi ideoloji ile zaten hesaplaşamaz. ama o ayrı konu.) siz, bir akp milliyetçisine (sevdim bu deyimi. ama var chp ve mhp tabanından farklı böyle bir milliyetçi türü) devletin kürt halkını asimile etmeye çalıştığını, doksanlarda binlerce kişiyi yargısız infazlarla öldürdüğünü, binlerce köyün yakıldığını anlatıyorsunuz, o ise pişkin pişkin "onları kabul edip özür diledik ya" diyor. kürtlere yapılan haksızlıkların motivasyon kaynağı olan türk milliyetçiliği ile hesaplaşmaya yanaşmıyor. o, bu hesaplaşmadan kaçındığı için de onun hükümeti uudere'de 35 kürt köylüsünü öldürüyor. fakat ne gam, nasıl olsa yirmi yıl sonra birisi de çıkar uludere için özür diler. uludere özründen bir iki hafta sonra da özrü yirmi yıl sonra dilenmek üzere bir katliam daha yapılır herhalde.
o halde ne yapmalı?
ya da şöyle soralım: milliyetçi ideoloji ile hesaplaşmadan geçmişin günahlarından arınmanın bir yolu yok mu? var! ama emin olun, bu yol milliyetçiliğin toptan reddinden daha ağır bir bedel ödetir. milliyetçilik, kişiye atalarının "başarıları" için ömür boyu kıvanç duyma hakkı sağlamıyor mu? eğer tutarlı olacaksak, atalarının günahından da bir özürle sıyrılamamalı milliyetçi. atalarının başarıları ile nasıl bir ömür kıvanç duyuyorsa, atalarının günahlarının utancını da bir ömür boynunda taşımalı. gördüğümüz gibi milliyetçilik, bize tutarsız olmak ya da biz daha doğmamışken işlenen suçların günahını üstlenmek dışında bir seçenek sunmuyor.
geçmişin karanlık sayfaları ile tutarlı bir hesaplaşma ancak milliyetçiliğin toptan reddi üzerinden yapılabilir. bunun dışında dilenen özürler ise, yeni katliamlar için kamuoyundan kredi almak dışında bir amaca hizmet edemez.
günümüzde ise durum farklı. bundan on onbeş yıl önce egemen sınıfların düşünceye pranga vurması bugüne kıyasla nispeten daha mümkündü. düşünceyi yayma araçları olan tv'ler, gazeteler, matbaalar ya onların elindeydi, ya da denetimindeydi. şimdi ise internet çağında yaşıyoruz. internet, egemenlerin kontrol etmekte zorlandıkları bir alan. (ahmet şık'ın yasaklanan kitabının internet üzerinden binlerce kişiye ulaşmasını düşünün.) günümüzde bir kişinin bildiğini tüm ülkenin öğrenmesi sadece saatler alıyor. egemenlerin bu şartlar altında "türk tarihi'nin günahsızlığı" tezini savunmaya devam etmesi mümkün değil. hatta hala bu tezde ısrar etmek, milliyetçi ideolojinin (ve hatta sistemin) toptan tehdit altına girmesine yol açabiir. onlar da farklı bir yöntem deniyorlar: özür diliyorlar.
eskiden türk tarihi ile ilgili itirafları, kabulleri, özürleri önemserdim. milliyetçi ideolojiyi bir kristal donukluğunda hayal ettiğimden, küçük bir çatlağın bu yapının tamamını tuz buz edecek bir süreç başlatacağını düşünürdüm. fakat yanılmışım. milliyetçi ideoloji benim sandığımdan çok daha esnekmiş. hatta sağa sola ilkesizce bükülebilecek kadar hamurdanmış. baksanıza, dersim'de 13 000 kürt'ü öldürdüğümüzü kabul ettik, pkk'yi yaratan şartların devletin yanlış politikaları olduğunu kabul ettik, hatta" atatürk diktatör mü?" diye bile sorduk. ama milliyetçilik hala yerli yerinde duruyor. mhp tabanından da bahsetmiyorum üstelik. hadi chp'yi geçtim, değişim istediği için akp'ye oy verdiği iddia edilen akp tabanı bile sapına kadar türk milliyetçisi.
devletin geçmişe dönük özürleri, geçmişteki o katliamların asıl yaratıcısı olan milliyetçi zihniyetle hesaplaşma yolunu açmıyor. tam tersine patlamak üzere olan buhar kazanının basıncını azaltıyor, milliyetçilikle hesaplaşma yolunu tıkıyor. (burjuva devlet ihtiyaç duyduğu milliyetçi ideoloji ile zaten hesaplaşamaz. ama o ayrı konu.) siz, bir akp milliyetçisine (sevdim bu deyimi. ama var chp ve mhp tabanından farklı böyle bir milliyetçi türü) devletin kürt halkını asimile etmeye çalıştığını, doksanlarda binlerce kişiyi yargısız infazlarla öldürdüğünü, binlerce köyün yakıldığını anlatıyorsunuz, o ise pişkin pişkin "onları kabul edip özür diledik ya" diyor. kürtlere yapılan haksızlıkların motivasyon kaynağı olan türk milliyetçiliği ile hesaplaşmaya yanaşmıyor. o, bu hesaplaşmadan kaçındığı için de onun hükümeti uudere'de 35 kürt köylüsünü öldürüyor. fakat ne gam, nasıl olsa yirmi yıl sonra birisi de çıkar uludere için özür diler. uludere özründen bir iki hafta sonra da özrü yirmi yıl sonra dilenmek üzere bir katliam daha yapılır herhalde.
o halde ne yapmalı?
ya da şöyle soralım: milliyetçi ideoloji ile hesaplaşmadan geçmişin günahlarından arınmanın bir yolu yok mu? var! ama emin olun, bu yol milliyetçiliğin toptan reddinden daha ağır bir bedel ödetir. milliyetçilik, kişiye atalarının "başarıları" için ömür boyu kıvanç duyma hakkı sağlamıyor mu? eğer tutarlı olacaksak, atalarının günahından da bir özürle sıyrılamamalı milliyetçi. atalarının başarıları ile nasıl bir ömür kıvanç duyuyorsa, atalarının günahlarının utancını da bir ömür boynunda taşımalı. gördüğümüz gibi milliyetçilik, bize tutarsız olmak ya da biz daha doğmamışken işlenen suçların günahını üstlenmek dışında bir seçenek sunmuyor.
geçmişin karanlık sayfaları ile tutarlı bir hesaplaşma ancak milliyetçiliğin toptan reddi üzerinden yapılabilir. bunun dışında dilenen özürler ise, yeni katliamlar için kamuoyundan kredi almak dışında bir amaca hizmet edemez.