dün gece, hiç olmadığı kadar benle değildim. aklım benim değildi. aklım bende değildi. diyorum ya, bazen ettiğim dualar, kabul oluyor. leyl ile muhabbetimizde, gitsin benden aklım, bir tek bedenim kalsın bu gece benimle kalsın demiştim. gözlerim kapansın, asırlık uykusuzluğumu gidereyim, uyuyayım, aklım gitsin benden demiştim. öyle oldu.
bir tebessüm sarıyor iğrenç geçirdiğim geceye rağmen, hani batıl inançları olanların saflığıyla düşünerek konuşuyorum, gülümsetiyorum kendimi, diyorum, keşke başka şey dileseymişim. gerçek olacakmış demek ki.. sonra neler dileyebileceğimi tasarlıyorum, düşünüyorum. gülümseten bir sürü şey buluyorum kendimi. daha sonra bunların sadece hayal edilebilecek, dilenebilecek kadar uzak oldukları gerçeğiyle yüzyüze kalınca, sahte gülüşlerimi saklamak zorunda kalıyorum. gerçekçi olmak, deliliğe zorluyor insanı.
aklım bende değildi, kaç kere uyandırıldım uykumdan dün gece, bilmiyorum. kimse gelip uyandırmadı beni, ama uyandırıldım. birileri sürekli uyanık tutmaya çalıştı. tam kendimden geçmiş bir vaziyetteyken, uykusuzluğa artık direnemezken, gözlerimi uykuya salmışken, bişeyler içimi sürekli yırttı. sanki kancalar takılmış gibi, içimden etler yolunmuş gibi hissiyatla sıçradım sürekli. tirtir titredim. gelen mesajları bile duymadım. o kadar uzaklaşmıştı aklım benden.
şimdi, yazdıklarımın okunulduğunu bile bile, acılarımı kamulaştırıyorum. bencillik ötesi birşey bu. kimse benim acılarımı duymak, bilmek, katlanmak zorunda değil. kimse benim deliliğime katlanmak, bu zırvalara ortak olmak zorunda değil. susmak istiyorum, istedikçe kendimi dizginlemek istedikçe, daha da çok kusuyorum. evet resmen kusuyorum içimi, kan falan değil. zifiri karanlık kusuyorum, zehir gibi karmaşa kusuyorum. daha fazla kaldıramıyor içim, size eziyet oluyorum.
deniz kokuyor kitabım artık. bakın buna gülümsüyorum. dün ıslandım çünkü, sırılsıklam oldum. vapurda dalgalar ıslattı beni, kitabım ıslandı. kendime değil, kitaba üzüldüm. kendimi değil, kitabı korudum. ben ıslandım, o da ıslandı. artık deniz kokuyor.
bu sabah ağlayamadım, uzun süre sonra. dökülmedi yaşlar yüzüme. kitabım sadece, deniz koktu bu gün.
kalbim camdan..
..kırıldığında kim onarabilir artık?
akşamı nasıl edeceğim kafesimde, bu karanlık zindanda bilmiyorum, giderek karanlıklaşıyor, insanlar üzerime geliyor gittikçe. katlanılmaz oluyor. zaman giderek ağırlaşıyor. geçmiyor. doktora git diyor leyl, doktora git. kırmadan, kırılmadan gitmem henüz doktora.
sahi, kırıkları birleştirebilir mi doktor?
bu sabah, yine çok yorgun uyandım. aklım henüz bana döndü. saat, 05,28..
bir tebessüm sarıyor iğrenç geçirdiğim geceye rağmen, hani batıl inançları olanların saflığıyla düşünerek konuşuyorum, gülümsetiyorum kendimi, diyorum, keşke başka şey dileseymişim. gerçek olacakmış demek ki.. sonra neler dileyebileceğimi tasarlıyorum, düşünüyorum. gülümseten bir sürü şey buluyorum kendimi. daha sonra bunların sadece hayal edilebilecek, dilenebilecek kadar uzak oldukları gerçeğiyle yüzyüze kalınca, sahte gülüşlerimi saklamak zorunda kalıyorum. gerçekçi olmak, deliliğe zorluyor insanı.
aklım bende değildi, kaç kere uyandırıldım uykumdan dün gece, bilmiyorum. kimse gelip uyandırmadı beni, ama uyandırıldım. birileri sürekli uyanık tutmaya çalıştı. tam kendimden geçmiş bir vaziyetteyken, uykusuzluğa artık direnemezken, gözlerimi uykuya salmışken, bişeyler içimi sürekli yırttı. sanki kancalar takılmış gibi, içimden etler yolunmuş gibi hissiyatla sıçradım sürekli. tirtir titredim. gelen mesajları bile duymadım. o kadar uzaklaşmıştı aklım benden.
şimdi, yazdıklarımın okunulduğunu bile bile, acılarımı kamulaştırıyorum. bencillik ötesi birşey bu. kimse benim acılarımı duymak, bilmek, katlanmak zorunda değil. kimse benim deliliğime katlanmak, bu zırvalara ortak olmak zorunda değil. susmak istiyorum, istedikçe kendimi dizginlemek istedikçe, daha da çok kusuyorum. evet resmen kusuyorum içimi, kan falan değil. zifiri karanlık kusuyorum, zehir gibi karmaşa kusuyorum. daha fazla kaldıramıyor içim, size eziyet oluyorum.
deniz kokuyor kitabım artık. bakın buna gülümsüyorum. dün ıslandım çünkü, sırılsıklam oldum. vapurda dalgalar ıslattı beni, kitabım ıslandı. kendime değil, kitaba üzüldüm. kendimi değil, kitabı korudum. ben ıslandım, o da ıslandı. artık deniz kokuyor.
bu sabah ağlayamadım, uzun süre sonra. dökülmedi yaşlar yüzüme. kitabım sadece, deniz koktu bu gün.
kalbim camdan..
..kırıldığında kim onarabilir artık?
akşamı nasıl edeceğim kafesimde, bu karanlık zindanda bilmiyorum, giderek karanlıklaşıyor, insanlar üzerime geliyor gittikçe. katlanılmaz oluyor. zaman giderek ağırlaşıyor. geçmiyor. doktora git diyor leyl, doktora git. kırmadan, kırılmadan gitmem henüz doktora.
sahi, kırıkları birleştirebilir mi doktor?
bu sabah, yine çok yorgun uyandım. aklım henüz bana döndü. saat, 05,28..