böylesine geç tanıştığım için allah bin türlü belamı versin...

http://www.youtube.com

git hadi git ciğerim yanıyor
son gece bu beni sevsen ne olur
kim saracak beni kim sevecek
dur dokunma yüreğim acıyor

sevme beni sevdalardan vurgunlar yedim
bana çok gördüğün aşkı sen ellere ver
terkedilişim ilk değil alışır gönlüm
sevilmeden sevmek var ya o daha beter

hadi beni öldür beni unut
hadi beni göm yalnızlığa
hadi bana hepsi yalan de beni bırakma
başlık kısmına yazıp da kendi yazdığım soner arıca entrysini gördüğümde anlamış bulunuyorum ki bilinçsiz olarak bu isimdeki her türden şarkıya hasta olabiliyorum. bu isimdeki diğer bir şarkımız ise feridun düzağaç'dan tüm sevip de sevilmeyenlere geliyor, gidiyor, alıyor, götürüyor.

belki güneş bir gün ikimiz için doğar..
belki korkuları hayallerimiz boğar..
o masal günü gelinceye kadar,
susuyorum..
susuyorum..
susadıkça yüzün düşer aklıma..
korkar oldum düşlemekten..
adını anarım çoğalır sesim.
konuşmaktan düşünmekten özlemekten..

gel bak bir elimde gökyüzü var hala..
ötekinde kayıp giden yıldızlar lalaa..
korkular da benim..umutlar da..
beni bırakma!
beni bırakma!

kimse kimsenin her şeyi olamaz..mış...
-di'li geçmişten tek yaramsın sen..
sensiz kimse mi..kimsesiz miyim bilmem..
hiç bilmek istemem.
hatta düşünmem.

gel bak! bir elimde gökyüzü var hala!
ötekinde kayıp giden yıldızlar lala..lalaa..
korkular da benim.
umutlar da.
beni bırakma..
beni bırakma!

hastalıklı, perili, melekli klibi de burda;

http://www.youtube.com
çoğalıyor sesin. şen gülüşünün gölgesindeki uykularımda, gözlerimi kapadıkça, kulaklarımda çoğalıyor işte sesin. sırılsıklam olmuş bedenim terden, yoruluyorum uyurken, uyuyor muyum onu dahi bilmiyorum ama yoruluyorum, yoruyorum kendimi. tonlarca yük taşıyor sanki omuzlarım kimsesiz uzanmışken yatağıma. öyle karışmış, öyle alışmış ki bünyem sana, yeni alışkanlıkları yükleyemiyor zihnime, yokluğunu yazamıyorum aklıma. yoksun diyemiyorum hala, bağırıyorum sessizce "burada işte bak! gitmedi, bir günde nereye gider" diye. kaç bir gün geçmiş oysa ki, halen dün gibi kalıyor bende her gün yeniden terkedilişler keşferederken ben, uçsuz bucaksın aylar geçmiş oysaki üzerinden. zaman ne çabuk geçiyor.

her gün yeni terkedilişler keşfederken, her gün ama her gün eksiksiz bir şekilde duymadığın, kimsenin duymadığı, duyamadığı çığlıklarla bağırırken ardından, beni bırakma!! bırakma! diye attığım son mesaja bakarak biraz daha eziliyorum, biraz daha eziyorum kendimi. ve bana uykusuzluğu layık gören senin için ben ağlayışlarımı layık göremiyorum. her resmine bakışımda, her güzel gözlerine dalışımda, gülüşlerimi takıyorum yüzüme. sen bana terkedilişleri layık görmüşken, ben hala seninle yaşıyorum. oysa ki sen de isterdin bu hayali.. sen böyle değildin, dinlerdin beni, değer verirdin, kaybetmekten korkardın, öyle derdin. niye değiştin ki? ne istedin ki hayalimden? niye kırdın? niye?

sorular, sorular.. cevabını bildiğim ya da bil(e)mediğim, onlarca, yüzlerce soru.. omuzlarıma yüklenmiş işte. bir akıl hastası olma yolunda emin adımla ilerleyen ben, boş aldığım kağıtları birer birer boş veriyorum, sorulara cevap ver(e)miyorum. hep kalıyorum bu yüzden, geçemiyorum. hep aynı soruları getiriyorlar önüme, hep aynı cevapsızlığı sunuyorum, hep kalıyorum. bu acıyı seviyorum sanırım. ve şundan eminim ki, yanımda olduğundan daha az acı veriyor yokluğun. yanımdayken yok olman, yanımda olmaman daha kötüydü. seviyorum. hastayım.

yağmur yağsın istiyorum, çıkayım ıslanayım, bu şehir temizlensin istiyorum. ama yağmasın yağmur, bu şehiri daha kirletiyor çünkü. kar yağsın, ben altında yürüyeyim yine, bu şehri temizlesin kar, bembeyaz yapsın. ben şarkı söyleyeyim eskisi gibi "kar yağıyoooor bu geceee, öyleee beyaaaz ki şehiiir!" diye.. çocuk olsam yine. çocuk olsam..

saçımdaki ilk beyazın şerefini sana veriyorum güzel gözlü kız. bu şeref senindir.