kahramanlar ölü doğar'dan kopi peyst olmayan bir şey. söylemeden geçemedim nedense. aşmış, kopmuş yer-altı tanrısı..

kel kadınlar tanıdım insafızca
her sokak başında bir ekip otosı vardı
kaç paraya öpüştük durduk asitli homojen
ne çok insandılar öyle yıkılası acılı
öyle kırkayak kimlikli. sahi,
bana ait bir sürü sevgiliyle dolaşırlardı!

dolaşırdı ayaklarım - babam kimdi, belki
birikimleri yalnızca, yalnızca itilişler!
annem: o, yalnızlığım olacak!
sarhoş çocuklar gibiydim, dirilen bir ceset
gibiydim - yüzümde gri saten bıçak! saat bozuk
gibiydim, imdat polis gibi! saçmalayacak gibiydim
beni bir bıraksanız, ah bir bıraksanız,
ödünç bir tutku, özürlü bir rüzgar misali
dağılıp gidecek gibiydim!

oğlum eşkalim istanbul, yine katildim. kızım
son vitrninin son beyaz gelinliğinde!
yaşları, toplasan en fazla on üç, on dört
en azından milattan önce yirmi! bir zaman
efkarla makyajını tazeledi içimdeki ölü helvası
ölü helvası ve kör çiçekler satan kalibre çingene!
ve hoşgörülen aşklar bazen sahte.. abazan..
biraz daha öpüşebilsek, ah bir de
öpüşmeleri, sevişmeleri, logaritmayı bilsek
alkol komalarımıza hafif inceden
profesör bir zencefil kokusu inecekti!

kel kadınlar tanıdım insafsızca
her sokak başında bir ekip otosu vardı
hatırlar mısın, yazmıştım sana, her otel odasında
filtresi bekaret kanıyla lekeli
yanan bir orospu sigarası. ah, göğsüm,
sen, kurşuna dönmüş zalim gözlerle
delik deşik edilmiş bir erkek fanilası!

delikanlılığı aşka aç
aşka muhtaç
aşka mecburdu!

ve yüreğim!
yaşlandıkça memeleri sarkar oldu!
bana bir haller oldu / bana filmler bir tuhaf olur!
sarkaçlar bana pek dar oldu / kuyuları pek bir sığ olur
bakın! kızkardeşim gitti gecenin dul eşi oldu
abim miyop dudaklarıyla kendi yılanında küçülür küçülür
mahvolur!
ah! çıtır hüznüm, asil acılarım, dikkat edin!

istanbul bu! genç bedenlere aç
dinç cesetlere muhtaç
hürriyete mecburdur!

küçük iskender