abd topraklarından çıkan tek güzel şeydir aga bu. skindirik' ve pek geçmişi olmayan abd'ye bir armağandır, tabii insanlığa da.

1950'li yıllarda ortaya çıkan bu akım -ki, 2. dünya savaşı sonuna tekabül eder- komformist bir yaşam süren abd' halkını pek bi' rahatısz etmiştir ki, akımın temel amaçlarından biri de buydu zaten. rutin bir yaşam süren halkın tek amacı iyi bir eğitim, düzenli bir yaşam; ev, araba gibi ihtiyaçlardı. beatnik abilerimiz ise bu halka acayip kıldılar; ve düzeni bozman için ellerinden geleni yaptılar. iyi de yaptılar. çünkü onlar varoluşculuktan etkilenmiş, süreki jazz dinleyip, oradan oraya otostop yapan, yalnız bunları yaparken aklı bir karış hava olan hippi'ler gibi davranmayan, okuyan, sorgulayan, bunları yaparken de kimseye karışmayan flaneur tiplerdi. uyuşturucuya olan düşkünlükleri ise tamamen kendi tercihleridir.

onlar jazz'ı sadece bir müzik türü olarak görmediler asla. jazz'da onlar isyanı gördüler; müzikten öteydi anlayacağınız. günümüz şairlerinden birine göre canlar yandıkları için caz yapıyolardı; buna da it cazı' dediler.

bu akımın dünya yazın tarihine kazandırdığı isimler ise ayrı ayrı araştırılmalı, her biri hakkında kaynaklar okunmalı, kitapları hatmedilmelidir. sol baştan sayacak olursan jack kerouac -ki beat genearation lafı ondan çıkmadır-, allen ginsberg, william seward burroughs, neal cassady, bob kaufman vd.. gibi isimler beat generation'ın yaratıcılarıdır.

jack kreouc'a ait on the road en önemli eserlerden biridir. w.s burroughs'un naked lunch'ını okuyanlar ise hayran kalıp diğer yapıtlarını da tek tek okumuştur. allen ginsberg'in howl'ı ise ayrı bi' olaydır. son olarak yine allen ginsberg'in america şiiri kapak niteliğinde olup, küçük iskender'in türkiye'yi yazmasına sebep olmuştur.