kimi kuramcılara göre milliyetçilik, ulus-devlet olmayı ya da demokratikleşmeyi başaramamış toplumların malıdır. yani gelişmiş, süregelen atılımlarla dünya sahnesi ve tarihinde yerini almış devletlerin sorunu değildir. bu bakış açısına göre, aynı zamanda milliyetçilik, kaosun ve belirsizliğin hüküm sürdüğü dönemde kendine yer edinebilen bir ara geçiş olgusudur. ancak bazı kuramcılar milliyetçiliğin sürekli devam eden ve toplum üzerinde her daim tecelli eden bir durum olduğunu iddia eder. bu düşüncelerini de, fransa, almanya gibi devletlerin dahi milliyetçilik ile hala haşır neşir olmalarını emsal göstererek desteklerler.

banal milliyetçilik kavramı ise, bir nevi bilinçaltı milliyetçiliği anlamına gelmekte. yani devlet, çeşitli imgeler ve de propaganda araçları ile sürekli olarak milliyetçilik hissiyatını topluma empoze etmektedir. görsel ve yazılı basın, kitle iletişim araçları, milliyetçilik olgusunu vatandaşın damarlarına zerk etme yolunda önemli silahlardır. bu milliyetçileştirme kampanyasının en önemli özelliği, bilinçaltı mekanizmalarına doğru yönelmiş olması. yani devlet, milliyetçiliği o kadar sıradan bir hale sokar ki, bunu anlamak dahi imkansız hale gelir.

banal milliyetçiliğin propaganda araçları, milli bayramlarda ''dalgalanan'' devasa bayraklar değil, hergün binlerce vatandaşın gitmek zorunda olduğu kamu kuruluşlarının girişinde duran ve de birçoklarının farkına bile varmadığı ''dalgalanmayan'' bayraklardır. bu durum aynı zamanda, milliyetçiliği ''insanın yaratılışında olan bir gerçek, otonom bir hissiyat'' yörüngesine yerleştirme amacından başka bir anlam da taşımaz. zaten, vatanseverlik ve milliyetçiliğin aynı anlamı taşıyan kavramlar olduğu yanılgısı da banal milliyetçiliğin sinsi oyunlarından başka birşey değildir.

ortak bir tarihin ve ortak bir kaderin paylaşıldığını, milliyetçiliğin terk edildiği vakit devletin bekasının(aynı zamanda bireyin bekasının) söz konusu olamayacağını savunan zihniyetin, hergün yinelenen bilinçaltı göndermeleri ile toplumu oluşturan bireyler üzerinde otorite kurma çabası, bu ideolojinin varlığını koruma metodudur. zira, halk yok olmaktan, devletsiz kalmaktan ve de düşman tarafından hunharca katledilmekten devlete sığınmış vaziyettedir. onun için tek kurtuluş yolu(!) bir bütün olmak ve tehditlere karşı tek bilek/yürek olmaktır. milliyetçilik, paranoya senaryoları ile insanlara bu bilinci dayatır.