"frankfurt seyahatnamesi"ni okuyunca bayağı esprili olduğu anlaşılan adam.

kitap şu anda yanımda olmadığı için kelimesi kelimesine yazamıyorum ama hafızamın yettiği kadar.

kendisini tedavi eden alman profesörler için: " ...sanıyorum alman akademisyeni öyle ayrı bir cinstir ki, önlerinde iki kapı olsa ve ilkinin üzerinde 'cennet' ikincisinin üzerinde 'cennet hakkında konferans' yazsa alman akademisyeni ikinciyi tercih eder." demiş,

sonbaharda bir şehir parkında gezerken : " neredeyse dizlerime kadar gelen bu altın rengi dökülmüş yapraklara bakıp, mümkün değil almanlar bunun ziyan olmasına izin vermiyorlardır diye düşündüm. acaba bir yerlerde bu yaprakların para eden bir sanayi ürününe dönüştürüldüğü fabrikaları var mıdır?" diye sormuş,

kendisini ağırlayan türk büyükelçinin " dağda bir gezintiye ne dersiniz?" sorusuna karşılık defterine " ...aklıma önce annemle bağdat'tan gelirken çocuk gözlerimle gördüğüm, bulutların da üzerindeki karla kaplı tepelerinde pos bıyıklı eşkiyaların ısınmak için ateş yaktığı kürdistan ( evet bu kelimeyi kullanmış) dağları geldi; sonra susuzluktan diz çökmüş bir devenin çıplak sırtını andıran iç anadolu dağlarını düşündüm. ve cevap verdim elçiye : 'dağda gezinti mi olur?" diye yazmış,

ve meşhur frankfurt hayvanat bahçesi gezintisini " ...aramızdaki parmaklıklar kaldırılsa belki bir hamlede bizi paramparça edecek bu kaplanın, kırılmış gururu sebebiyle bizlerden gözlerini kaçırdığını hissettim " cümlesi ile bitirmiş, içli ve çocuksu büyük şair.

bir de demiş ki, "yurt dışında pasaportunuzu kaybedeceğinize insanlığınızı kaybetmeniz yeğdir. zira size uygun görecekleri muameleyi bir sokak köpeği bile kaldıramaz."