hissettiğim son şey acı olacak...

ve o anda -kutsal kitap tacirlerine göre- çok susayacağız, cehennem ateşini hissettiğimizden.

ve -according to a friend- biraz düşünen insan için bu dünyadan daha acı verici bir şey olamaz.

tüm sevenler için

acı çekmek susarak ve değrem kargaşası, ayağa kalkmaya hep ramak kalmışken altüst etmek her şeyi, yere uzanmak, belki raging bull'dan bir sahne ve yalanın inanılmaz vuruşu, ringin ipleri. özgürlüğün takıldığı hiçbir vesaite aldanmadan, özgürlüğü tanımlamadan ve yalandan imtinayla kaç sabah hatırladım ilk gençliğimden kalan o kadını.

bildiğimden acı çektiğini, bildiğimden benden çok uzak ve çağırsa da bazen bazen hiç gitmeyeceğimden sevmek aramakmış, bulup bulup yitirmekmiş.

ve mavi çocuk... o konuyu ciddiye alalım bak! 99 nisanında hamileliğini kutlayabilecekken her şeyi alt üst eden kadın, korkan kadın, 7 ay önce doğurdu, saydım çok zaman geçmiş. değişmeye izin verecek kadar, acılardan arta kalacak kadar, ağlamadıysam gün batımı bulutlardan.

bir kız çocuğu, adı zeynep bilmemne, hani bildiğiniz kızılderili isimleri gibi abuk bir eklentiyle. özel okula gidecekse incinmesin isminde, zeynep bilmemne, orta sınıf için son derece suitable. 7 aylık henüz, ben hayatını şimdiden çizebiliyorum ve kendi hayatımı onunla. zeynep bilmemne her çocuk gibi harika çocuk, ah benim altımda ford ka. 10 yıl gecikerek, on yıllık hasretle, yalanmış hepsi yalan sevmek diye bir şey varmış, sevmek diye bir şey yokmuş.

o kız benimle ağlardı nazım hikmetin dışarı çıkacak olana şiirlerini okurken. biz ağlardık, anası bana bir oğlancık doğurdu deyince, biz zeynep bilmemneyi daha bilmiyorduk. savrulup gitmek varmış ayrı yörüngelerde. eminim hiç o kadar samimi ağlamadı o herifle düşününce zeynep bilmemneyi.

ben acı çekerek ve özgür kalarak, bak altını çiz bunun, sahipsiz, anlamsız ve tam da bu yüzden özgür kalarak...

mutluluk mavi çocuk yahu.

not: fon ankara, gülüm ankara.
bazen, tutunacak hiçbir şey kalmaz çevrende ya da vardır ama sende görecek göz yoktur o dalları/insanları, gözünü köreltip sadece ve sadece özüne bakarsın, öz mü o ne?

bazen için öyle acır ki kanar sanki yüreğin, kanar kanar ve acısı karartır gözlerini. inanmak istemezsin, mecaz ya hani yürek kanar mı hiç? kanar, aldanır, aldatır hem seni hem çevreni. aldanmak istemediğinde aldatmaya karar verirsin ama kimi? önce sen inanmazsan kim kanar sana, kimi kandırabilirsin ki?

o zaman kanatayım dersin tıpkı için gibi dışını. ilk çizik, ilk kan damlası sanki yolu olur iç kanamanın acısına. kana, acıya tutunursun kanar kandırısın kendini.