4 luni 3 saptamani si 2 zile
izleme gece gece dedim sana! demişlerdi biraz önce; her deliye taş atan kuyu olduğumdan mütevellit, iplemedim, siklemedim, sigaramı yaktım, play'e bastım, ve;

ve olan oldu. ben hiç böyle derinden yaralanmamıştım. ben hiç izlediğim bir filmden, filmdeki repliklerden, karakterlerden, onların statülerinden, mimiklerden, yasaklardan, yapılan fedakarlıklardan bu kadar etkilenmemiştim. beynime, böğrüme indi gece gece. izleme dedim sana! lafı yankılandı film boyunca kulaklarımda. gerçeği, yaşananları, toplumun durumunu ve komünist romanya dönemini öyle iyi anlatıyor ki, yönetmen için saygı duruşuna kalkıyorum. film naif bir sunumla başlıyorken, seyirci film boyunca her an bir şey olacak deyu bekliyor sanırım, lakin sessizce, derinden ilerliyor film. derinlere iniyor; değerlere, yasaklara, fedakarlıklara değinirken, izleyicinin aklına mıh gibi sokarken o diyalogları, naif seyrinden hiç çıkmıyor film, ki zaten 60. cannes festivalinde altın palmiye'yi aldı; romanya sinemasının en iyilerinden biri oldu; ayakta alkışlandı.. yükselen avrupa film endüstrisi holivud'a bir çelme daha taktı sayesinde..

konusuna kısaca değinecek olursak; iki üniversite öğrencisi olan kızların bir gününü anlatıyor. bir gün boyunca çok şey anlatıyor aslında. yasakçı komünist yönetim kürtajı da yasakladığından, gabita'nın illegal yollardan kürtaj yaptırması, oda arkadaşı ve filmdeki en iyi şey olan otilia'nın onun için yaptıkları, doktor'un orospu çocukluğu, otilia'nın taşralı, sevgilisinin ise daha iyi bir aileye mensup oluşu, o doğum günü masasında geçen diyaloglarla toplum adlı şeyin durumunu, bizi, kadar sizi, kadar hayatı, kadar hayatın adiliklerini anlatıyor, delip geçiyor, kanama durmuyor.