artık rejimin ta kendisi olmuş 16 yıllık bir iktidarın ucuz popülizm yapan bir burjuva siyasetçisi tarafından sonlandırılmasını beklemek parlementer budalalıktı zaten. burjuva muhalefetin akp'ye karşı mücadelesi bu gecelik bitmiş olabilir. ama biz emekçilerinki yeni başlıyor. akp'ye karşı savunmamız gereken nice mevzi var daha. kıdem tazminatından tutun 657'ye, örgütlenme hakkından tutun grev hakkımıza, yaşam biçimimizden tutun ezilen kürt halkının haklarına kadar savunmak için mücadele etmemiz gereken nice mevzi...

yaklaşan kriz bu gece kaybeden ince'yi değil bizleri vuracak. krizin bedelini ödememek için verilecek zorlu bir mücadele bekliyor bizi. taşeronun yasaklanmasından turizmde askının kaldırılmasına pek çok savaş alanı var savaşılacak.

ve akp gidecekse de uyduruk bir seçimle değil, tüm bu mücadeleleri kaybederek gidecek.

sandıklar burjuvazininse işçi sınıfının mücadele meydanları bizimdir!
türkiye cumhuriyeti tarihinin en gerici, en zor dönemine girdik. hayır, sadece tayyip sınırsız yetkilerle başkan olduğu için değil. türk şovenisti iki parti parlamentonun yüzde yirmisine hakim olduğu için.

kriz yaklaşıyor. akp yaklaşan fırtınayı mhp desteği olmadan göğüsleyemez. mhp desteğini baki kılmak için ise mhp'ye sunmak zorunda olduğu kürt kanını daha da arttırmaya mecbur. mhp ile arası açıldığında yaklaşacağı ikinci odak meral akşener'in iyi partisi, ve onların da kendilerine sunulan kürt kanına hayır demeyeceği ortada. chp ise şovenist rüzgarlar karşısında dik durma basiretinden yoksun olduğunu defalarca gösterdi. ve kürtler üzerinde uygulanarak normalleşen her baskı batıda da muhakkak kendisine uygulama alanı bulur.

kriz, rejim için "olağan" yöntemlerle aşılamaz sertlikte vurursa rüzgarın bu denli sağdan estiği bir konjonktürde rejimin faşizan özellikler göstermesi ihtimal dahilinde.

önümüzdeki dönem zor, sert, karanlık. çıkış yolu da kesinlikle kolay olmayacak. herşeyden önce 4 yılda bir oy vermek dışında her türlü mücadeleden uzak durarak bireysel güvenliği sağlama almaya dayanan konformist tavır reddedilmeli. karşımızdaki tepeden tırnağa örgütlü gericiliğe karşı ya biz de tepeden tırnağa örgütlü bir mücadele yürüteceğiz, ya da elimizdeki herşeyi kaybedeceğiz.

ikincisi, rejim 7 hazirandan beri faşistlere sunduğu kürt kanı sayesinde yaşıyor. bu böyle diye hdp ile yanyana durmaktan kaçınmak, rejimle milliyetçilik yarışına girmek, oyunu rejimin kazanacağı alanda oynamayı kabul etmek demektir. onlar şovenizmi topluma dayattıkça biz enternasyonalizm bayrağını yükselteceğiz. kürt halkının haklarını ikirciksiz savunacağız. yüz yıllık tc tarihi şunu çok net bir şekilde gösterdi: kürtler özgürleşmedikçe batıdaki emekçiler de asla özgür olamayacak.

üçüncüsü ve en önemlisi akp'yi aşil topuğundan vuracağız. kürt şehirlerini yakan, batıdaki en masumane demokratik eylemi bile polis zorbalığı ile bastıran akp'nin artık normalleşmiş gaddarlığını gösteremediği tek mücadele alanı sınıf mücadelesi. tayyip erdoğan doğrudan sınıfsal zeminde emekçilerle karşı karşıya gelmesinin kendi sonunu hazırlayacağının farkında. bugün çoğunluğu akp'ye oy veren kitleler sınıf mücadelesi üzerinden rejimle karşı karşıya geldiğinde rejimin bütün meşruiyet zemininin tuzla buz olacağının farkında. o halde biz de bu gerçeğin farkında olacak ve var gücümüzle işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin içinde yer alacağız.

ya yaklaşan dönemin gerektirdiği çetin mücadeleyi vermeyi göze alacağız, ya da kendimizi bir seçim gecesi daha balkon konuşması dinlerken bulacağız. tayyipten kurtulmanın kolay yolu yok.