çocuk olsaydım büyüyünce astronot olmak isterdim. ama gözlüklüleri astronot yapmazlar. öğretmene tahtayı görememeye başladığımı hiç söylemezdim. ön sıralara giderdim. gider hilal'in yanına otururdum.

çocuk olsaydım hilal'e çok güzel olduğunu söylerdim. bir tenefüs o tuvaletteyken ipini kesmezdim. annemden bir dilim de hilal için sarelleli ekmek yapmasını isterdim. annem de, her halde, sevinçle yapardı.

çocuk olsaydım anneme mars'tan değerli bir taş getirmek için astronot olmak isterdim. annem yörüngede yemem için sarelleli ekmek yapardı uzayda ekmek yenmez. kırıntılar yerçekimsiz ortamda saçılır. elektronik aletlerin arasına kaçıp bozarlar.

kısaca, çocuk olsaydım, hilal'le yörüngeye çıkıp annemin yaptığı sarelleli ekmeklerden yemek isterdim. ama önce kediler için bir uzay giysisi tasarlamak şart.

fakat ben göbek yapıyor diye sarelle yemeyi bıraktım, hem de 17 yaşında!

hilal başka şehre taşındı. iki büyük siyah gözle dolu bir fotoğraftan başka bişey yok. arkada pis pis sırıtıyorum ben fotoğrafta.

astronot olamadım. gözlüklerimi nereye koyduğumu bir kez olsun unutmadım. ama yıldızların ismini öğrendim.

tam otuzuma bastığım gün sol koluma, hepimizin, tüm herkesin, sevip de söyleyemediğim bütün kızların, sevip de söylediğim bütün kızların, sevip de öldüğüm bütün kızların, sevip de tırmandığım zeytin ağaçlarının, rüyalarımda içinde oturup ev kurduğum balinaların ve üstüne çıkıp haykırdığım iyonya kayalarının, bundan milyonlarca yıl önce gökyüzündeki o büyük nükleer reaktörlerde gerçekleşen reaksiyonların artığı olduğumuzu anlatan bir dövme yaptırdım.

çocuklar ordu kursun. ellerine taş, bilye ve gazoz kapağı alsınlar. önce ülkelerini ele geçirsinler. sonra dünyayı ele geçirsinler. sonra çıksınlar uzaya. yıldızları gezsinler. hilal olur. ayşe olur. fatma olur.