tarih, ancak karşılaştırmalı okunduğu zaman öğretici olabilen bir bilim dalı. örneğin osmanlı devleti'nin son dönem tarihini burjuva devrimleri öncrsi çin ve iran tarihleriyle karşılaştırmalı olarak okumazsanız, 2. mahmud'un modern türkiye tarihinde tuttuğu yeri tam olarak anlayamazsınız. ona "gavur padişah" demeseniz bile onun için kullanacağıız cümlelerin olumluluğu "emekleri heba olmuş çaresiz bir reformist"in de ötesine geçmez.

hem çin, hem iran osmanlı toplumu ile aynı sosyo-ekonomik formasyonda yapılardı. tarihleri de üç aşağı beş yukarı aynı gelişti osmanlı tarihi ile. özellikle burjuva devrimlerinin arefesinde bu üç toplumun yaşadığı bunalımların benzerliği ise çarpıcı.

başkentin ötesine geçmeyen bir devlet otoritesi; çağa ayak uyduramamış eğitim sistemi; vergi toplama işini tamamen yerel mültezimlere devretmiş ay sonunu nasıl getireceğinden habersiz bir maliye; iç güvenliği bile sağlamaktan aciz çağ dışı kalmış kolluk kuvvetleri; yine çağı kavramaktan uzak harem ağalarından ve kapı kullarından oluşan ilkel bir bürokrasi; devlet otoritesini tanımayan, bulundukları yerellerde yarı-devletleşmiş ayanlar, aşiret reisleri, savaş ağaları; emperyalizmin ülkeye bindirdiği önlenemez gibi görünen mali-askeri-siyasi baskı...

iran 1907'de, çin ise 1911'de birer burjuva devrimi yaşadılar. aydınların önünü çektiği burjuva demokratik hareketler biner yıllık bu iki rejimi kağıttan kuleyi üfleyerek yıkan bir çocuğun rahatlığı ile yıktılar. fakat bu iki devrim de kelimenin ilk anlamıyla ölü doğdu. iki ülkede de burjuva devrimini sahiplenecek eğitimli kadrolar yeterince mevcut değildi. devrimi koruyacak düzenli ordular yoktu. bu orduları kuracak para ya da kadro da yoktu. yerel yarı-devletlerin yöneticileri bu devrimleri tanımaya devrim ancak onların gerici iktidarlarını onayladığı sürece meyilliydiler. velhasılı kelam, ortada demokratik devrimin demokratikleştireceği bir devlet yoktu. iki ülkede de devrimler geri düştü. çin savaş ağalarının bitmek bilmeyen rekabetleriyle, japon işgaliyle geçen cehennem gibi bir 38 yılı sosyalist devrimle sona erdirdi. iran ise 1979'da kurtulabildiği monarşinin yerine çok daha boktan bir istibdadı getirdi.

2. mahmut tahta geçtiğinde osmanlı devlet ve toplum yapısı da yukarıda bahsettiğimiz çin ve iran'ın durumundan farklı değildi. eğer 2. mahmud halefleri ve selefleri tarzında silik bir şahsiyet olsaydı osmanlı toplumunun içine yuvarlanacağı kaos da yukarıda anlatılandan aşağı olmayacaktı.

mahmut, önce sayelerinde tahta çıktığı ayanlara karşı o dönemde hanedanın baş düşmanı olan yeniçerilerle ittifaka girişerek ayanların kökünü kazıdı. merkezi otoriteyi yeniden tesis etti. ardından istanbul halkının desteğini arkasına alarak yeniçeri ocağı'nı tarihe gömdü. modern bir maliyenin, modern bir bürokrasinin, modern bir ordunun ve modern bir eğitim sisteminin temellerini attı.

çabaları belki imparatorluğu kurtarma konusunda çok cılız kaldı. (zaten imparatorluğu kurtarmanın bir yolu var mıydı ki?) ama 1908 ve 1923 burjuva devrimlerinin çin ve iran'daki muadillerinden çok daha etkili ve uzun ömürlü olması da mahmut'un ektiği tohumlar sayesinde oldu. 1908 ve 1923 içinde ilericilik namına ne barındırıyorsa, kökleri 2. mahmut'un reformlarındadır. eğer osmanlı son dönemece yeniçeri ocağı, ayanların yarı-devletleri, haremağları bürokrasisi ve ilkel medrese eğitimi ile girseydi 1923 devrimi üzerine inşa edeceği hazır kadrolar, düzenli bir ordu ve profesyonel bir bürokrasiye asla sahip olamazdı.
"roma' da ikinci olacağıma alplerin herhangi bir dağ köyünde lider olurum daha iyi" demişliği vardır sezar'ın. ikinci nahmut, bu ne ya? on bin birinci spermin yarışı kazanıp sonunda ben en büyüğüm lan diye ortalarda dolaşması gibi bir şey...