29 ağustos 2014: 34 şehirden 260 bisikletçi bursa botanik park'a çadırlarını kurdu. start için konvoy halinde tophane saltanat kapıya çıkıldı. bursa mehter takımı verdi gazı ilk gün şehir turu: heykel setbaşı, yeşil (türbe), çekirge (karagöz hacivat), fsm bulvarı, doğumevi, izmir yolu, botanik dönüş. gelişte zaten eski garaj, çarşamba,altıparmak. akşam önce yemek sonra hangover konseri, günün özetini gösteren video, oyun havaları, kopuş, yatış vs...

30 ağustos 2014: kahvaltı, sabah 8 çıkış, gündoğdu'ya tırmanış,gündoğdu sakinlerinin bizi kasa kasa incirle karşılayışı, ishal korkusuyla karışık mola, yetmedi en eski izmir yolundan deniz kenarından kurşunlu, mudanya'ya tırmanış ve iniş, sahil yolunun trafiğimize açılmasıyla ilçeye giriş, ama ne giriş, alkışlarla, öğle yemeği ve neredeyse toprağa karışmış eski mudanya yolundan çok zorlu parkurlardan şehre dönüş, yarışmalar, günün videosu, kazananlar vs...

31 ağustos 2014. bisikletlerin tırlara yüklenmesi ve otobüslere doluşup teleferiğe çıkış, teleferikle kirazlıyayla, oradan uludağ'ın bursa'yı en güzel gören tepesi olan "bakacak", sonra beceren'de sucuk ekmek ve tam 34 km yokuş aşağı uludağ'dan akış. çimlere uzanmak ve kutlama.

en önde yerine göre trafikten veya jandarma'dan bir araç, hareket halinde eskort olarak nilüfer'in bisikletli polisleri, dernekten konvoyu kollayan onlarca özel formalı bisikletçi yancılar, 4 motorsikletle yol güvenliğini sağlayan motorize ekip, sıvı ve gıda ihtiyacını yol esnasında sürekli karşılayan ayrı bir minibüs, aktif pedal'dan teknik arızalara müdahale için bir araç, gönüllülerden oluşan bir kaç sivil araba ve tabii ki en arkadan ambulans, hepsi telsizle iletişim halinde.

başka festivallerde su bulmakta bile zorlanıyorduk dediler, bursa onlara yoldayken sürekli soğuk su, limonata, snickers ve red bull imkanı tanıdı(sponsorlar); öğle akşam yemeklerinde iskenderler, pideli köfteler, aralarda meyve, hatta 11'den sonra gece çorbası, duşlar tuvaletler, çadırlara dağıtılan elektrik vs...

peki benle ne alakası var. ben 3 gündür motorsiklet arkasında bu organizasyonu videoya çekiyorum, turdan döndüğüm gibi diğer motorun arkasındaki fotoğrafçı arkadaş sd kartını bana veriyor, insanlar duşlarını alıp yemeklerini yiyene kadar 10 dakkalık videolar hazırlayıp gece dev led ekrana veriyoruz.

google'larsanız görürsünüz, bir çok haber sitesinde yer aldı ama asıl görsel malzeme ve bütün video bende, toparlayıp paylaşacağız...

yukarıdaki kısım dandik bi basın bülteni gibi, kendimi hazırlayan arkadaşlara karşı sorumlu hissedip yazdım. bunun dışında kendimden:

hayatımda ilk defa motorsiklete bindim, gariptir artık fiziksel aksiyonlar beni hiç germiyor, bazı teller kopmuş kafamda, hoşuma da gitmiyor, korkmuyorum da, hiçbir şey hissetmiyorum. eskiden böyle değildim, neyse. emekli jandarma bir motorsiklet eğitmenini ayarlamışlar bana, 60 yaşında ama sümer tilmaç tarzı bir herif, dedim ilk defa biniyorum neleri bilmem lazım, anlattı falan sonra geçtim arkasına yola çıktık, sürekli diyor ki "bana yaklaş" kendimce yaklaşıyorum, bağırıyor bu" belden yaklaş" az bir oynuyorum yine aynı muhabbet, "oğlum belden yaklaş, ağırlık merkezi vs." yapıyorum kendimce bir şeyler, sonunda herif dayanamadı bağırdı "lan oğlum dalgayı bana yasla lan, neyini anlamıyorsun, ibne misin nesin amk." harbiden yaslayınca rahatladım, o zaman daha az savruluyorsunuz.

iyi ki yapmışım, hiç tevazu gösteremem harika çekimler yaptım ve meslek artık beni ne kadar zehirlediyse 3 günde nabzım sadece videolar ekranda gösterilirken arttı. 10 km yokuş aşağıya motora ters bindim, yemin ediyorum evde çekirdek çitler gibiydim, hava atma amaçlı değil tam tersine bütün varlık heyecanımı kaybetmiş gibi hissettiğim için söylüyorum, ama günün sonunda benim çektiğim şeylerin izlenmesine harbiden bayılıyorum, oysa sağlıklı bir insanda tersi oması gerekir.

quadrocopter de kullandım bu arada ama o kameramanlık değil operatörlük, kullanabilene verdim sonunda ve durmuş saat gibi doğru görüntüyü yakalasın diye dedim ki kart dolana kadar çek, ayıklama kısmı bana düştü.

festivalin doğal bir parçası da insanların başkalarının bisikletlerini denemesi, bisikletle ilgili yazı yazan bir arkadaş vardı unuttun nick'ini şimdi, ondan allah razı olsun, kendi bisikletim gibisi yok, doğru yönlendirmiş.

bisikletlilerin hepsi öyle manyak kondisyonlu sporcular falan değiller, özellikle turlara katılmaktan çekinmeyin, her şey en yavaşına göre ayarlanıyor. sıradaki tura ben de bisikletle katılacağım, ben miyim alemin tavşanı.

amele yanığında çığır açtım, soyunduğumda beyaz tişört giymiş bir zenci gibi oluyorum.

sersem gibiyim, ne anlattığımı da bilmiyorum, sırtım çok ağrıyor, uzanırken acı çekiyorum.

insanlar eğer o an kayıt altına alınmazsa o anın yaşandığından ve hatta o an kendilerinin bizzat orada olduğundan bile şüpheye düşecek haldeler. hadi benden rica edildi yaptık, misal benim tek bir fotoğrafım bile yok, ama konvoy güvenliğini hiçe sayarak yol kenarında selfie çektiren, yeşil türbe'nin içine girip yarım dakkalığına "aga buraa ne olmuş" diye öğrenmeye erinip de toplu fotoğrafa girmek için yerlere yatan, karagöz-hacivat müzesinde önünde orjinal deri parçalar duruken go- pro'sunu havaya kaldıran; (gerçi bunlar yine iyi, ben salak bar massında 8 yönden tabak dahil selfie çeken kontes de görüm) nasıl desem, dünya kerhaneye dönmüş biz hala orospuluk öğretiyoruz gibi...

en güzeli eskişehirden hayranı olduğum bi karı vardı, süzmekle bitmez cehennem kütüğü gibi, neresine baktığını şaşırırsın çünkü farklı yerlere ait olması gereken güzellikleri farklı yerlerde, karışmıştır birbirine, muhatap olamamıştık onca yılda, tanışma koonuşma falan amaaaaaaaaaan,

dünya çirkin bir yerdir, 2 teker üstünde 4 teker üstünde fark etmez. tekerler dünyayı değiştirmez, önce bu dünyayı yakmak lazım...