derin bir kaosun içinde 5n 1k formülleri üretmekte beynim... neyi kime nasıl anlatmalı dilim? bir yangının içinde oradan oraya sürünmekte bu beden... küsmüş, yorgun ve teke tek... şimdi seyrediyor gözlerim lunaparktaki balerin kızı... o yükseldikçe yer değiştiriyor içimdeki hüzünler... incilerim dökülüyor bir bir eteklerinden... arşa yükseliyor ruhum... tam da o anda sıcak bir elin yüzüme tokat atmasıyla irkiliyorum... bir kaç düş yanılgılarıymış meğer geç de olsa anlıyorum... ama düşlerim gerçek mi gerçek... hislerim yalın mı yalın...

yakası açılmamış günleri çabuk eskittim. hasret yorgun, gözlerimde yük... hüzün ile umutsuzluğun birleştiği noktadayım... mühürlü dudaklarım sessizliğe kilitlenmiş... susturulmuşum... akrep ve yelkovanın hareketi ile dönüp dolaşıp 12'de buluyorum kendimi... aynı ruhun tik tak hamleleriyle aynı yerde duruyorum... vakit dar, yollar uzun mu uzun... acılardan payıma düşeninden fazlasını yüklendim gidiyorum...

hey sen yüreğim kalk ayağa söyle bana: uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın? yoksa tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın? haydi topla kendini okyanusta ölmez insan, bir kaşık derede boğulmasın sevdan... gülmek, arabanın silecekleri gibidir; yağmuru durdurmasa da ilerlemeni sağlar! keşif herkesin gördüğünü görmek ama herkesten farklı düşünmektir: azizliğini göster! işte şimdi yola taş koymak değil, yolda yolcuya arkadaşlık etmek olsun gayen... şunu da unutma deli gönül: kimseye yaranı gösterme çünkü sana vurmak istediklerinde ilk oraya vururlar... bazen yürümeyi öğrenmeden koşman gerekebilir... işte tam da bu yüzden oturmak değil, ayağa kalkmak yaraşır sana... haydi aynı yerde tökezlemek istemiyorsan, kalk saat 12'ye 5 var!

***

(mfö'nün tam ortasındayım şarkısı eşliğinde okunması ricası ile)