hepinizin bildiği gibi, 2000 sonrası, 12 eylül darbesini eleştiren bol miktarda film çekildi. beynelmilel, babam ve oğlum, eve dönüş bunlardan bazıları. gerek akp'nin sivil-asker bürokrasi ile cepheden yürüttüğü mücadelenin yaydığı anti-tsk hava, gerek sistemin darbe sürecinde işlenen insanlık suçlarının yükünü omuzundan atmak için yaptığı küçük burjuva demokratı darbe eleştirileri, bu filmlerin çekilmesinde etkili oldu. nasıl ki kapitalizm, ikinci paylaşım savaşının suçlusu olarak nazizmi mahkum etti, nazilerle ilgili onlarca film çekerek o savaşın bir kapitalist paylaşım savaşı olduğunu kitlelerin farketmemesini sağladı, işte bu filmler de aynı amacı güdüyor zannımca.
bu filmler özet olarak diyor ki:
o dönem karışık bir dönemdi. solcular ve işçi sınıfı kontrolden çıkmıştı. bir şeyler yapılması gerekiyordu. darbe yapıldı. belki darbe yapılmamalıydı, belki bu sorunlar başka türlü çözülebilirdi. ama, herşeye rağmen o insanlık suçları işlenmemeliydi. işkencenin yaygınlaşması yanlıştı.
işkence, söz konusu filmlerin 12 eylül'e getirdiği yegane eleştiri. babam ve oğlum örneğin, başroldaki oyuncunun hapse girdiğini biliyoruz. ama solcu olması dışında neden hapse girdiği hakkında fikrimiz yok. dev sol üyesi olabilir örneğin. gazetede çalışıyor ya, belki suçu ve suçluyu övmüştür, ya da halka kin ve nefret duyguları aşılamıştır. ki bu suçlamalar*(*bilerek suç değil suçlama dedim), sıradan apolitik bir gence hapse atılmak için yeterli sebepler olarak görünecektir. babam ve oğlum'u izleyen bilinçsiz kitle, darbeye değil işkenceye karşı çıkacaktır. ''darbe gerekliydi ama o kadar sert olmaya gerek yoktu.'' diyen o kadar fazla kişi tanıyorum ki bu filmleri izleyip yakın tarih uzmanı kesilen.
eve dönüş daha derli toplu idi. kıvırtmamış. babam ve oğlum, çok şey anlatmaya çalışıp hiç bir şey anlatmamayı başarmıştı. eve dönüş ise o kadar geniş tutmamış cepheyi. işkence konusuna yoğunlaşmış. işkencenin nasıl bir insanlık suçu olduğunu gözler önüne sermekle kalmamış, neden işkenceye karşı olmamız gerektiğini de çok güzel vurgulamış. ''bu gün hasım olarak gördüklerimize karşı işlenen suçlar bizi memnun edebilir. ama onların durumuna düşme ihtimalimiz her daim var. bizi, insanlık onuru ile örtüşmeyen uygulamalardan bir tek şey koruyabilir: işkenceye karşı alınacak toplumsal tavır'' demiş, iyi de demiş. ama yine darbe eleştirisi yok.
beynelmilel en sağlamları. mükemmel bir kurgusu var. o döneme karşı aldığı tavır çok daha kompleks ve tutarlı. darbenin akıl dışılığı dahiane bir şekilde teşhir edilmiş. üstüne üstlük solcular ve sol düşünce olabildiğine sempatikleştirilmiş. kitlelerin gözündeki satanist=komünist algısını kırmak açısından etkili de olmuş. özellikle çalgıcıların enternasyonal'e ''benim bestem'' demesi, işçi sınıfının kanıyla yazdığı tarihin simgesi olan enternasyonale güzel bir jest olmuş. filmin son sahnesinde özgü namalın enternasyonal için ''o benim babamın bestesi idi'' demesi sadece kendi geçmişine yaptığı bir gönderme değildi değil mi? enternasyonal'i, mücadeleleri ile, gerçekten de gülendam'ın babası gibi proleterler bestelemedi mi?
(o değil de, ben bu filmi bayağı seviyormuşum. son yazdığım paragraf yazının ana teması ile de çelişti hatta. neyse, beynelmilel de istisna olsun. başka bir yazımda da dediğim gibi, her istisnayı dikkate alsak hiçbir konuda yazamazdık değil mi?)
bir de darbeye neden karşı olduğumuz konusu var. eğer mevcut sistemle öyle ya da böyle uyum içindeyseniz, rejimden memnunsanız, 12 eylül'e karşı olmanız tek kelime ile nankörlük olur. çünkü, mevcut düzeni sürdürmek için askeri müdahale gerçekten gerekliydi. yok solcu iseniz, ne bekliyordunuz ki? burjuvazinin iktidarı proletaryaya altın tepsi içide sunmasını mı? yoksa kendi diktatörlüklerinin somutlaşmış şekli olan burjuva demokrasisinin göstermelik kurallarına sadık kalmalarını mı? insan hakları ihlalleri mi şaşırttı sizi; kapitalizmin bırakın insan haklarına, insanın kendisine bile saygı duymadığını bildiğimiz için anti-kapitalist değil miyiz biz?
özetle şunu söylemeye çalışıyorum: darbe kavramını sınıfsal kökeninden koparırsak, tek başına ''şeylerden bağımsız bir şey'' olarak darbeye karşı çıkarsak, aslında hiçbir şeye karşı çıkmamış oluruz. bu yazıya konu olan filmlerin de hataları burada; 12 eylül'ü toplumsal süreçten bağımsız olarak değerlendirmelerinde. ya da zaten asıl amaçları bu, kenan evren'i nazilerle aynı kadere mahkum etmek istiyorlar.
not: uykusuzluktan olsa gerek, yazının sonunu tam bağlayamadım. kusura bakmayın.
not 2: bu yazıyı neo naziler ya da kenan evren finanse etmedi. bu yazı onların günahlarını aklamayı amaçlamıyor.
bu filmler özet olarak diyor ki:
o dönem karışık bir dönemdi. solcular ve işçi sınıfı kontrolden çıkmıştı. bir şeyler yapılması gerekiyordu. darbe yapıldı. belki darbe yapılmamalıydı, belki bu sorunlar başka türlü çözülebilirdi. ama, herşeye rağmen o insanlık suçları işlenmemeliydi. işkencenin yaygınlaşması yanlıştı.
işkence, söz konusu filmlerin 12 eylül'e getirdiği yegane eleştiri. babam ve oğlum örneğin, başroldaki oyuncunun hapse girdiğini biliyoruz. ama solcu olması dışında neden hapse girdiği hakkında fikrimiz yok. dev sol üyesi olabilir örneğin. gazetede çalışıyor ya, belki suçu ve suçluyu övmüştür, ya da halka kin ve nefret duyguları aşılamıştır. ki bu suçlamalar*(*bilerek suç değil suçlama dedim), sıradan apolitik bir gence hapse atılmak için yeterli sebepler olarak görünecektir. babam ve oğlum'u izleyen bilinçsiz kitle, darbeye değil işkenceye karşı çıkacaktır. ''darbe gerekliydi ama o kadar sert olmaya gerek yoktu.'' diyen o kadar fazla kişi tanıyorum ki bu filmleri izleyip yakın tarih uzmanı kesilen.
eve dönüş daha derli toplu idi. kıvırtmamış. babam ve oğlum, çok şey anlatmaya çalışıp hiç bir şey anlatmamayı başarmıştı. eve dönüş ise o kadar geniş tutmamış cepheyi. işkence konusuna yoğunlaşmış. işkencenin nasıl bir insanlık suçu olduğunu gözler önüne sermekle kalmamış, neden işkenceye karşı olmamız gerektiğini de çok güzel vurgulamış. ''bu gün hasım olarak gördüklerimize karşı işlenen suçlar bizi memnun edebilir. ama onların durumuna düşme ihtimalimiz her daim var. bizi, insanlık onuru ile örtüşmeyen uygulamalardan bir tek şey koruyabilir: işkenceye karşı alınacak toplumsal tavır'' demiş, iyi de demiş. ama yine darbe eleştirisi yok.
beynelmilel en sağlamları. mükemmel bir kurgusu var. o döneme karşı aldığı tavır çok daha kompleks ve tutarlı. darbenin akıl dışılığı dahiane bir şekilde teşhir edilmiş. üstüne üstlük solcular ve sol düşünce olabildiğine sempatikleştirilmiş. kitlelerin gözündeki satanist=komünist algısını kırmak açısından etkili de olmuş. özellikle çalgıcıların enternasyonal'e ''benim bestem'' demesi, işçi sınıfının kanıyla yazdığı tarihin simgesi olan enternasyonale güzel bir jest olmuş. filmin son sahnesinde özgü namalın enternasyonal için ''o benim babamın bestesi idi'' demesi sadece kendi geçmişine yaptığı bir gönderme değildi değil mi? enternasyonal'i, mücadeleleri ile, gerçekten de gülendam'ın babası gibi proleterler bestelemedi mi?
(o değil de, ben bu filmi bayağı seviyormuşum. son yazdığım paragraf yazının ana teması ile de çelişti hatta. neyse, beynelmilel de istisna olsun. başka bir yazımda da dediğim gibi, her istisnayı dikkate alsak hiçbir konuda yazamazdık değil mi?)
bir de darbeye neden karşı olduğumuz konusu var. eğer mevcut sistemle öyle ya da böyle uyum içindeyseniz, rejimden memnunsanız, 12 eylül'e karşı olmanız tek kelime ile nankörlük olur. çünkü, mevcut düzeni sürdürmek için askeri müdahale gerçekten gerekliydi. yok solcu iseniz, ne bekliyordunuz ki? burjuvazinin iktidarı proletaryaya altın tepsi içide sunmasını mı? yoksa kendi diktatörlüklerinin somutlaşmış şekli olan burjuva demokrasisinin göstermelik kurallarına sadık kalmalarını mı? insan hakları ihlalleri mi şaşırttı sizi; kapitalizmin bırakın insan haklarına, insanın kendisine bile saygı duymadığını bildiğimiz için anti-kapitalist değil miyiz biz?
özetle şunu söylemeye çalışıyorum: darbe kavramını sınıfsal kökeninden koparırsak, tek başına ''şeylerden bağımsız bir şey'' olarak darbeye karşı çıkarsak, aslında hiçbir şeye karşı çıkmamış oluruz. bu yazıya konu olan filmlerin de hataları burada; 12 eylül'ü toplumsal süreçten bağımsız olarak değerlendirmelerinde. ya da zaten asıl amaçları bu, kenan evren'i nazilerle aynı kadere mahkum etmek istiyorlar.
not: uykusuzluktan olsa gerek, yazının sonunu tam bağlayamadım. kusura bakmayın.
not 2: bu yazıyı neo naziler ya da kenan evren finanse etmedi. bu yazı onların günahlarını aklamayı amaçlamıyor.